Yıl, 1966 veya 67.
Kesikköprü’de ilkokulda okuyoruz. Arkadaşımın annesi vefat etti. Babası (o da sonraki yıllarda rahmetli oldu) evlenmeye karar verdi. “İki küçük çocuk ile ne yaparım. Temiz süt emmiş biri ile evlenmem lazım” diyordu. Kan bağımız olmasa da akrabaydık. Komşu köylerden, evlilik yapıp ayrılmış biri ile evlendi. Yengemizin bizim köyden ilişkisi, daha çok annem ileydi. Yengemiz sac ekmeği-yufka (Kürtçe nani ser sélé deriz) yapacak. Amcamız Kesikköprü Barajı’nda marangozhanede çalıştığından, eşine, "Yarın ekmek yapacağım. Bir römork dolusu talaş getir" der. (Bizde ekmek, aylık veya iki aylık yapılır.) Amcamız da talaş getireceğine, bir römork dolusu sap getirtir tarladan ve avluya döktürür.
Ertesi gün bizim eve geldi yengemiz. Anneme, "Leman abla, ben ekmek yapmak için talaş istedim. O sap getirtmiş. Şimdi o sapları yakacağım. İş dönüşü geldiğinde bana kızar, bağırır-çağırırsa; bizim evde, bundan sonra onun sözü geçer, sessiz kalır hele de yarın talaş getirirse, seyreyle artık; kim şah, kim padişah, gösteririm ona…" dedi.
Merakla bekledik arkadaşım ve ben. Arkadaşımın babası, iş dönüşü, yanmış sapı gördü, ses çıkartmadı ve ertesi gün, bir römork dolusu talaş geldi eve, ekmek yapımı için.
O evdeki “yönetim” sorununun nasıl olduğunu tahmin ettiniz sanırım.
AKP İktidarı, yıllardır, yasa-anayasa dikkate almadan, kafasına göre ülkeyi yönetiyor.
“Ben yaptım oldu” mantığıyla seçim sonuçlarını beğenmezse, belediyelere kayyım atıyor. Belediye Meclislerini yok sayıyor. Seçimler lehineyse; “milli irade” oluyor. Son seçimlere kadar, “sarı öküzler” köyümüzündü, fakat, “bizim evin” değildi! Bizim tepkimizi “milletvekili dokunulmazlıkları” başta olmak üzere, zaman zaman sınadı, doğrudan “bizim eve” saldırmadı. Nihayet, 2024 Yerel Seçimleri sonrası hem bizim hem de köyün sayılabilecek bir alana(!), Esenyurt Belediyesi’ne operasyon düzenledi. “Sap yakılacak mı” diye bekledi AKP. Talaş getirmedik ama, sapın yakılmasına tepkimiz; “Bir daha yaparsan…” dan öteye geçmedi. Sarı Öküz’ü almıştı iktidar. Sıra İBB ve diğer belediyelerimize geldi. Tepkimiz; biri İstanbul’da olmak üzere, haftada iki miting. Gündem; İBB ve İmamoğlu. Ekrem Bey elbette kıymetlimiz, elbette son nefesimize kadar savunacağız. Ancak, Türkiye İBB’den ibaret değil. En az elli yıldır Türkiye siyasetini ve CHP’yi de yöneticisi-üyesi olarak izlerim.
Hiçbir yönetim, örgütü bu kadar “yormadı”. Bırakın Belediye Başkanlarına, sıradan üyeye bu denli saldırılamazdı. Hele de o üyemiz bizim ve toplum nezdinde suçsuzsa, yer yerinden oynardı. Yapılan-yapılacak olan eylemler, bir süre sonra kanıksanacaksa, sonuç alamayız. Tıpkı, her akşam, saat 21.00’de lamba söndürme eylemi gibi…
Umarım 50 yıllık üyenin yazısı, birilerinin ufkunu açar…