MHP Lideri Bahçeli’nin 2024 Ekim ayında ‘Kürt Sorununu Çözme’ atağıyla, 2025 yılında, TBMM’de üyesi olan siyasi parti üyelerinden oluşan DEMOKRASİ, BARIŞ ve EŞİT YURTTAŞLIK KOMİSYONU kuruldu.
Komisyon, ikinci toplantıdan itibaren, işi sulandırmaya, ilgili-ilgisiz gruplarla toplantılar yapmaya, ‘gömleğin düğmelerini yanlış iliklemeye’ başladı. TBMM dışından kimi ‘etkili ve yetkisiz odak’lar, kiminle, kimlerle neler konuşulması gerektiğini ulu orta konuşmaya başladılar. Bu arada, sorunun çözümüne, hiçbir siyasi hesap yapmadan, herkesten çok katkı koyacak olan ve 9 yıldır Edirne Cezaevi'nde tutulan Selahattin Demirtaş’ın görüşülecek-katkısı istenecekler içinde olmaması, "sorun çözülmek istenmiyor mu" duygusu yaratıyor.
Şöyle ki; kolu ya da bacağı kırılan, tedavi için bir üniversite hastanesine başvuran hastanın önce ağrısı hafifletilir, sonrasında da ortopedi uzmanının direktifiyle kırılan yer alçıya alınır, hasta takibe alınır. Eğer kırık için Onkoloji-Nöroloji-Dahiliye vs. dalların uzmanlarını ayrı ayrı konsültasyon için toplantıya çağırır, tartışırsanız, zaman kaybeder, kırığı da kangrene dönüştürürsünüz.
Etnik Sorun, bize özgü bir sorun değil. Dünyada çözülen-çözül(e)meyen birçok örneği var. İngiltere’de İRA, İspanya’da Bask/ETA Sorunu.
TBMM’de kurulan komisyon, İngiltere’ye komisyon üyelerinden oluşan bir heyeti, sorun nasıl çözüldü diye araştırmak için gönderme kararı almış. Hani derler ya, "beni bir tek sen anladın; ama yanlış anladın."
Önce, Demirtaş’ı devre dışı bıraktınız. İkinci hata, ilgisiz kişilerle görüşmeler yaptınız, üçüncü hata İngiltere yerine, İspanya’ya heyet gönderme kararı almalıydınız, dördüncü hata da İngiltere’ye gidecek heyet üyelerinin genelde Kürt vekillerden seçilmesi. Örn: CHP’lilerden O. Kaan Salıcı, Sezgin Tanrıkulu. Şüphesiz görevlerini layıkıyla yaparlar. Ancak, Komisyonda Türk-Arap-Çerkes-Laz-Gürcü kökenli üye olduğunu biliyorum. Ağırlık onlardan olmalı ve görüşmeler kayıt altına alınıp, sansürsüz olarak rapora yansımalı diye düşünüyorum.
Neden İspanya ve Bask/ETA…
Benzeşen o kadar çok yönümüz var ki…
Vakit varken, "Bask Soru"nun nasıl çözüldüğünü araştıracak bir heyet oluşturulmalı, heyet İspanya’ya gitmeden yazılı-görsel kaynaklarca bilgilendirilmelidir.
Osmanlı döneminde16. Yüzyılda, Osmanlı (Yavuz Selim) ile Kürt Beyleri (İdris-i Bitlisi) anlaşma yaparlar. Anlaşma ile, Kürtlere askerlikten muafiyet, gelenek ve göreneklerine uygun yaşam tarzını belirleme hakkı, vergi muafiyeti vb. haklar tanınır.
Benzeri anlaşmaları, hemen hemen aynı zamanda, 15-17. Yüzyıllarda İspanya Krallığı’nın (Kastilya Krallığı) İspanya’da Bask Bölgelerinde (4 Bölge) yaşayan Basklılarla yaptığını görmekteyiz (Foral Sistem).
Anlaşmaların içerikleri hemen hemen aynı. Basklıların önde gelen milliyetçilerinden papaz Manuel de Larremendi, Krallığın anlaşmaya uymaması üzerine (1700’lerde), "Ayrıcalıklarımız iki taraflı bir anlaşmaya dayanmaktadır. Eğer Kastilya Kralı anlaşmaya uymazsa, biz Basklılara Krallık'tan ayrılma hakkı doğacaktır" demiştir. Buna karşı, Kastilya Kralı da "Foral Sistem, Bask’lılara ayrıcalık vermez, Krallığımın bahşettiği şeylerdir" demiştir.
İspanya’da Basklılar 1959 yılında, Franco rejimine karşı ayrılıkçı terör örgütü ETA’yı kurmuşlar, İspanya ile savaşmışlardır. ETA’nın Türkiye’deki karşılığı PKK’dır.
ETA, 1962 yılına kadar, Irkçı-Katolik bir harekettir. 1962 sonrası programını değiştirmiş, "özgürlük yanlısı, laik bir örgüt" olduğunu açıklamıştır.
Franco’nun 1975 yılında ölümüyle, Juan Carlos Kral oldu.
Carlos reformisttir. İspanya yönetiminin eksiksiz bir demokrasiye dönüştürme kararındadır. Siyasi Reform Yasası, geniş kapsamlı bir af ve Franco zamanında yasaklanmış tüm siyasi partilerin (İspanya Komünist Partisi PCE- İspanya Sosyalist İşçi Partisi PSOE) yasallaşmasını, "Bask Sorunu"nun çözümünü hedeflemektedir. Kabul etmek gerekir ki, Carlos’un işi zordur. Franco zamanından kalma bir meclis ve Franco’cu bir ordu vardır.
Kral Carlos ve atadığı Başbakan Adolfo Suarez, öncelikle Siyasi Reform Yasasını çıkartmak gereği duyarlar. Legal-illegal partiler ve Francocu reformistlerle görüşüp, onları ikna etme ihtiyacı duyarlar. “…Kabul etmek gerekir ki AdolfoSuarez’in ikna turlarında işi hiç de kolay olmamıştır. Bir yandan, ağırlıklı olarak Francocu bir Meclis’ten Francocu Ordu’nun müdahalesi olmaksızın, siyasi reform yasa tasarısını geçirme zorunluluğu; diğer yandan, henüz yasallaşmamış siyasi partilere, bu reformun Franco Rejimi'nin tasfiyesi yolunda önemli bir adım olduğu mesajını verme keyfiyeti vardır.” (Akın Özçer- Çoğul İspanya- Anayasal Sistemi ve Ayrılıkçı Terörle Mücadele Modeli-sayfa:95)
TBMM’de kurulan Demokrasi, Barış ve Eşit Yurttaşlık Komisyonu Başkanı Numan Kurtulmuş başta olmak üzere, tüm komisyon üyeleri ve siyasi parti genel başkanları ve ilgililerine, her ne kadar “çok yoğun olduklarını” biliyorsam da Çoğul İspanya kitabını edinmelerini (TBMM Kütüphanesinde mevcut), zaman geçirmeden okumalarını öneririm.
Sorunlar; oy hesabı yapılmadan, samimi olunursa çözülür.
