CHP Kurultayı, 28-30 Kasım tarihleri arasında yapıldı, parti programı değişti, tüzükte kimi değişiklikler yapıldı, PM’de de gözle görülür değişiklikler oldu.
Kurultay öncesi, kurultayda, yeterince tartışılmasa da kabul edilen yeni CHP Programının içeriği bende heyecan yarattı.
38. Kurultay öncesi, 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında, partideki MYK değişikliğiyle Hukuk İşleri sorumluluğuna atanan Zeynel Emre’nin koordinasyonunda, tüzük ve program değişikliği çalışması başlatılmıştı. (Ben de Sayın Emre’ye önerilerimi elden teslim etmiştim) Ancak, yetkililerin umursamazlığı, kurultayda yönetim değişikliği,4-5 ay sonraki yerel seçimler nedeniyle çalışmalar yeterli şekilde yürümedi.
Kabul edilen yeni program da örgüt katında, STK’lerde, seçmen bazında yeterli tartışmaya açıl(a)madı. Örgütlerdeki taslak programın tartışılacağı Danışma Kurulu toplantılarında, program dışında her şey tartışıldı. STK’lere gidildi fakat, STK’ler resmen işin içine dahil edilmedi. Bunlara rağmen, özgürlükçü, güzel bir program çıktı ortaya ve kabul edildi. Parti programları, partileri iktidara taşıyacak karo taşlarıdır.
Yeni programda beni çok heyecanlandıran, çok önemsediğim değişikliğe gelirsek:
Eski programın 2-3 yerinde, adet yerini bulsun diye geçen "Kürt kökenli vatandaşlar" ifadesi, yeni programda ‘Kürt yurttaşlar’ diye ifade edilmektedir. Sorun çözmek niyetindeyseniz, sorunu, sorunun nedenlerini ve adını net koyarsınız. Örneğin, "Kürt Sorunu Çözüm Masası" yerine, "Doğu Masas" demekle işin içinden çıkamazsınız. "Kürt kökenli"den "Kürt yurttaş" aşamasına gelişimiz çok önemlidir.
Bu aşamaya gelişimizin ilk nedeni olarak, TBMM’de oluşturulan ve çalışmaları devam eden, her ne kadar orada da adına Kürt Sorununu Çözme Komisyonu yerine "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu" denmişse de, çözüm süreci çalışmalarını görmekteyim.
İkinci olarak, "ulusalcı" kesime rağmen, partideki özgürlükçü kesimin, çözüm süreci çalışmalarını da hesaba katarak ellerini taşın altına koymalarıdır diyor, kendilerini kutluyorum. Özgürlükçü kesim diye tariflediğim sosyal demokrat kesimin, her gün, HalkTV ve Sözcü TV gibi televizyonlarda, partiye "sağ"dan transferler (aşağıda açacağım) ve İyi Parti ve Zafer Parti yetkililerinin karşı propagandalarından etkilenmemeleri çok çok önemlidir. Burada Sezar’ın hakkını Sezar’a verelim.
Kurultay sürecinde, parti yönetimine girecekleri dedikodusu yapılan, kendilerini "Türk Milliyetçisi" olarak adlandıran, başka partilerden vekil olup CHP’ye katılan C. Enginyurt- A. Beker- Ü. Dikbayır gibilerinin PM’ye girememeleri de çok iyi olmuştur. Programdaki eşit yurttaşlık ifadesi bile adı geçenleri rahatsız etmeye yeter.
Endişem, -kuruntu olmasını diliyorum- bu kavramları programa koyan sosyal demokrat kesimin, "nasıl olsa iktidarda değiliz, şimdilik bu kavramlar bir sıkıntı yaratmaz, ayrıca bazı kesimleri de rahatlatır, iktidar olursak da o zaman düşünürüz" diye düşünüyor olabileceği. Bu endişe, 40 yıllık bir partilinin endişesidir. Enginyurtların, B. Erdemlerin (Bahadır Erdem’e yakışmayan) adlarını yazdığım kanallarda ömürlerini partiye adamış kişilere -tüm ömürleri CHP’de geçmiş gibi, partinin sahipleriymiş gibi- saldırmaları, partili bir kesimin de bu söylemler onaylamaları, ihtiyatlı düşünmemi gerektiriyor.
Burada, eski Genel Sekreterlerimizden Fikri Sağlar'ın "Siyaset yaparken üç çeşit insandan korkmak lazım. Siyasi döneklerden, sonradan görme siyasetçilerden ve saçını boyatan erkek siyasetçilerden" sözü aklıma geldi; cuk oturuyor.
Parti kulislerinde, Gölge Kabine üyelerinin, Parti Okulu diye bildiğimiz, şimdilerde Cumhurbaşkanlığı Çalışma Ofisi diye adlandırılan eski Genel Merkez binasında, Ekrem İmamoğlu’na bağlı çalışacağı dillendiriliyor.
Bu, partide iki başlılığı resmileştirir. CHP’de "gölge genel başkan" olmaz-olamaz.
Görülen o ki, mevcut AKP-MHP iktidarında Ekrem İmamoğlu’nun siyaset yapma şansı olmayacak. İki başlılığı ortadan kaldıracak, partinin tek merkezden-seçilmiş yetkili organlarca yönetilmesinin (en azından, görüntü böyle) önünü açacak adımın da Ekrem İmamoğlu tarafından atılması gerekir. Partiler, Genel Başkan'ları tarafından temsil edilir.Genel Başkan'ların söylemleri partileri bağlar.
Bundan sonra, parti yönetiminin, oluşacak MYK’nın süratle, ülkedeki açlık-yokluk-yoksulluk ve yolsuzluklarla mücadeleye, dünya, özellikle de Ortadoğu'daki siyasi sorunların çözümüne odaklanması birinci görev olmalıdır.
Yeni MYK’nın oluşumunu bekleyip göreceğiz.
