Nurettin Aslan
Köşe Yazarı
Nurettin Aslan
 

"İKTİDAR YOZLAŞTIRIR, MUTLAK İKTİDAR MUTLAK YOZLAŞTIRIR"

AKP, 23 yıldır, 2012 yılından sonra da "tek adam"la yönetiyor. Yöneten(ler)in iddiası, o günden bu yana, ülke her yıl, bir öncekinden daha iyi, yönetilen toplumun geniş kesimlerine göre de daha kötüye gidiyor. "Milli Görüş gömleğini çıkardık, Müslüman Demokratız" diyen yeni kurulmuş siyasal islamcı bir partiye iktidar yolunu kim açtı tartışmasına girmeyeceğim, şunu belirtmeden geçmeyeceğim: AKP, 12 Eylül faşist cuntacılarının solu silindir gibi ezmesi sonucu, “Yeşil Kuşak Projesi"nin bir parçası olarak iktidar yolu açılan bir harekettir. Sol- Merkez Sol ve Merkez Sağ geçmişten ders çıkarmadılar. Kimileri bilerek, kimileri de bilmeyerek, projenin uygulanmasına yardımcı oldular. Mamak Cezaevi’nde kalmış biri olarak uygulamalara tanık oldum. 1980 sonrası, Demokratik Türkiye zemini iki kez yakalandı, heba edildi. Birincisi, 1989 Yerel Seçimleriydi. Solun renklerinin büyük kısmının içerisinde yer aldığı SHP, illerin büyük kısmında belediye başkanlıklarını kazandı. Bazı istisnalar hariç, belediye yönetimlerinin büyük kesimi, toplumsal-halkçı belediyeciliğin örneklerini sergileyip, 89'da oy vermeyen tabana da yöneleceklerine, 'yönetememe yeteneklerini' sergileyerek, 89'un birinci partisini 1991 Genel Seçimlerinde üçüncü parti yapmayı becerdiler. 1994 Yerel Seçimlerinde de, tekrar kurulan Baykal liderliğindeki CHP, hiçbir yerde seçim kazanamayacağını bile bile, Ankara- İstanbul başta olmak üzere, aday çıkararak, SHP'nin yereldeki iktidarını Refah Partisi'ne teslim ettiler. (CB Erdoğan, o seçimde %25.19 oy oranıyla İstanbul Belediye Başkanı oldu.)  İkinci fırsat, 7 Haziran 2015 Genel Seçimleriydi. AKP, 7 Haziran seçimlerinde TBMM'deki sayısal üstünlüğünü kaybetti. Sonrasında, 'Büyük Akıl' devreye girdi. AKP'ye en büyük muhalefeti yapan parti MHP, “Kürt Fobisi” nedeniyle (HDP üçüncü parti olmuştu. Günümüzde Kürtlerle Barış Süreci öncülüğü MHP'de!) AKP'ye koşulsuz(!) destek oldu; CHP istikşafi görüşmelerle 34 gün uyutuldu(!); 1 Kasım’da yenilenen seçimlere kadar her yerde bombalar patlatıldı. Dönemin Başbakanı, "...kamuoyu araştırmaları gösteriyor ki, bombalar patladıkça oyumuz artıyor" gibi talihsiz(!) açıklamalarda bulundu ve 1 Kasım Genel Seçimleri AKP'yi tekrar (317 mv ile), tek başına iktidar yaptı. Günümüze gelelim. "İktidar yozlaştırır, mutlak iktidar, mutlak yozlaştırır." AKP İktidarının baskısı ve keyfi uygulamaları, CHP yönetiminin yanlışlarını görüp toplumsal muhalefeti bir araya getirme çabaları, evine ekmek götürmekte zorlanan kesimin çoğalması, AKP içerisindeki elit takımın kendi tabanlarına bile yabancılaşması, yolsuzlukların alenileşmesi; 2019 Yerel Seçimlerine yansıdı, Ankara, İstanbul başta olmak üzere, yıllardır AKP yönetimindeki 11 Büyükşehir Belediyesi, kimi yerlerde ittifak yapılarak CHP tarafından kazanıldı. Bu durum, belediye olanaklarını partisi için kullanarak büyüyen AKP'nin hoşuna gitmedi. Muhalefet belediyeleri 2019-2024 arası sosyal belediyeciliğin çok güzel örneklerini (kreşler, halk lokantaları, anne kart, sosyal yardımların reklamsız - ihtiyaç sahiplerini incitmeden yapılması, öğrenci yurtları- bursları) sergilediler. Ama, muhalefet belediyelerinin en büyük zaafları, AKP dönemi bürokratları ve müteahhitleriyle çalışmaları oldu. Aşağıda değineceğimiz gibi, başlarına bela oldu bahsettiğim kesim. Belediyelerdeki güzel uygulamalar nedeniyle de muhalefete destek artınca, kimi CHP'li belediye yöneticilerinin içindeki "ben" ön plana çıkmaya başladı. HDP'yi bilmem. AKP zaten kayyım uygulamasıyla HDP'li belediyelere, diğer muhalefet partileri destek olmadıkları için nefes aldırmadı. CHP'deki parti içi gelişmeler, çekişmeler de AKP'nin ilgi alanından hiç çıkmadı. CHP'nin örgüt yapılanmasında üç unsur öne çıkar. Genel Merkez ve İl-İlçe-Belde Örgütleri/ TBMM Grubu/ Yerel Yönetimler. Grupların birbirinin işine karışmaması konusunda tüzük çok nettir. Örneğin, TBMM CHP Grup Başkan Vekilleri PM- MYK toplantılarına katılabilirler ancak oy hakları yoktur. PM- MYK üyeleri TBMM Grup Toplantılarına etki edemezler. Olması gereken de budur. Her grup kendi işine odaklansa, AKP'nin hareket alanı bu denli geniş olmazdı. Hanı derler ya; "Hiç kimsenin baş olmadığı yerde herkes baş; herkesin baş olduğu yerde, herkes köledir." İçimizdeki "ben" ortaya çıkınca, 2023 Kurultayı öncesi parti içi yönetim değişimi konuşulur oldu. "Değişim"den anladığım, yönetim değişimidir. Değişim olmalı mıydı diye sorarsanız, evet, olmalıydı derim. Fakat, Kurultay’da, Genel Başkan hariç, etkili ve yetkili herkes yerinde kaldı, Genel Başkan değişimi yapıldı. Fatura Genel Başkan’a kesildi. 2019-2023 yılları arası toplumsal muhalefeti birleştirme çabaları semeresini verdi ve 2024 Yerel Seçimlerinde CHP yerel iktidar oldu. Ancak, AKP'nin radarları, içimizdeki "ben"lerin üzerindeydi. İktidarını kaybetmemek, oluşan toplumsal muhalefeti parçalamak için CHP'nin yeni yönetimine barış gülleri atmaya, yeni yönetim de, 'bundan sonra yumuşama politikası uygulayacağız, sert muhalefet yok' dedi. Unuttu yeni yönetim; 'kırk yıllık Kani'nin Yani olamayacağını'. Bu ortam, AKP'nin arzuladığı, kendisine zaman kazandıracak ortamdı. CHP'li belediyelerde etkin görevlerine devam eden AKP yandaşı bürokratlar ve yıllardır AKP'li belediyelerle iş yapan, bununla yetinmeyen birçok bakanlıkla, Kamu hastaneleriyle, Üniversitelerle iş yapan AKP İktidarının var ettiği müteahhitler sağda- solda CHP'lilerce yönetilen belediyelerdeki rüşvet çarkından bahsetmeye başladılar. (İlginçtir, AKP'li belediyeler ve kamuda bu çark hiç dönmüyormuş. O iller, CHP'li belediyeciler tarafından yönetilirken 'parsel- parsel satılıyormuş'. 6 Büyükşehir Belediye başkanı zorla 'görevden af' isteyerek ayrılmaya zorlanmışlar sanki... AKP İktidarı, 2024 Ekim sonunda, Esenyurt Belediyesi’ne operasyon yaptı. (Esenyurt'un özelliği, Kürt kökenli yurttaşlarımızın çoğunlukta oldukları bir belde oluşudur.) Kürt kökenli Belediye Başkanı Ahmet Özer ve kimi bürokratlar gözaltı sonrası tutukladı. CHP'den gelen tepki, AKP'nin beklediği sınırlar içinde kalınca arkası geldi. 2025'te Beşiktaş Belediyesi, İBB Başkanı İmamoğlu, Beykoz, Şişli Belediyeleri... Belediye yöneticilerin yanında, AKP dönemlerinden beri belediyelere iş yapan müteahhitler de gözaltı ve tutuklamalardan nasiplerini aldılar. İşte, 'dananın kuyruğu' orada koptyu. AKP'den kalan kimi bürokratlar ve en az Reza Zerrap ve Baran Korkmaz kadar itibarli olduğunu sandığım, geçmişte Diyarbakır'da bir okulda kantin işlettiği söylenen Aziz İhsan Aktaş adlı tutuklu müteahhit devreye girdi.' İtirafçı' oldu. Mahkeme kayıtlarında 'suç örgütü oluşturmak ve yönetmek'le suçlanan bu şahsın 'itiraflarıyla', kendisi özgürlüğe kavuşturuldu, Türkiye’nin dört bir yanından onlarca CHP'lilerce yönetilen belediyelere rüşvet operasyonları yapıldı, 13 Belediye Başkanı tutuklu... CHP Genel Merkezi, aylardır mitingler yapıyor. Gündemde seçim yokken, Cumhurbaşkanı adayı belirlemek için 'ön seçim' yaptı, Ekrem İmamoğlu tutuklanınca 'adayımı serbest bırak' imza kampanyaları başlattı. Her eylem, bir süre sonra sönümlenir, örgüt yorulur, yorgun örgütlerden verim alın(a)maz. Bu hesapların yapıldığını sanmıyorum. 7. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı Seçimleri sonrası yaptığı bir seçim değerlendirmesinde; "1-2- ve 3 sandıklı yerleşim yerlerinde Erdoğan'a 3 milyondan fazla, Kılıçdaroğlu'na 1 milyon oy çıktı" demişti. Görülen o ki; köy ve mezralardaki seçmenle ilişkimiz az. Bu önemli saptamayı destekleyen bir anekdotu da ben yaşadım. Eskişehir/ Sarıcakaya'da yaşayan, arkadaşım Hasan Yörür'ün abisi, seçim sonrası kardeşine seçim analizi yaparken, der ki: "Bilirsin, AKP'ye oy vermeyiz. Ama buralarda AKP çıkar. Herkesin köyde evi, tarlası var. Bir şekilde her haneye 7500- 10.000 tl maaş giriyor. Buralarda bu para iyi para. Cami- tarla- ev üçgeninde gider gelirler. Düzenlerinin bozulmasını istemezler." Sarıcakayalı abimizin gözlemini araştırdık mı?  Bu satırları yazarken, arkadaşım, Adana Büyükşehir Belediye  Başkanı Zeydan Karalar'ın da tutuklandığını öğrendim. Siyasi dedikodulara bakarsak, CHP PM'de 20 milletvekilinin istifa ettirilerek iktidarı ara seçime zorlamak konuşulmuş. Naçizane önerim: İktidara ; '3 Kasım'da geldin, gel, 2 Kasım'da seçim yapalım, kaçma' türünden, tabanın duygularını okşayıcı ve sonuç alın(a)mayacak önerileri bırakalım. Varsayalım ki AKP önerinize evet dedi. Mevcut yasalara göre seçime gireceksiniz. Adayınız kim? İmamoğlu'nun diplomasını 'bir şekilde' iptal ettiler. Kiminle çıkacaksınız arenaya... Öncelikle parti içinde barışı sağlayacaksınız. 'Bizim' dediğimiz televizyon kanallarında sabah akşam partililere saldıran, 'her şeyi bilen' uzmanlardan gizli açık destekler çekilecek. Samimi bir şekilde seçim isteniyorsa, bunun yolu sine-i millettir. 'O zaman AKP ara seçim yapar' demek bahanedir. Ara seçim olursa, ona da katılmayacağınızı ilan edersiniz. Bu konuda diğer muhalefet partileriyle de konuşulur, sonuç alınır. Buna rağmen ara seçim yaparlarsa -ki yapabileceklerini sanmıyorum- Dünyanın gözü önünde meşruiyetini yitirmiş olurlar. AKP'nin şimdiye kadar yaptıkları, yapabileceklerinin göstergesidir. Erken seçimin tek yolu budur. (Yanılmıyorsam, milletvekilleri de 'emeklilik hakkı'na kavuştular ya da bu ay sonu kavuşacaklar. Onlar için de kayıp yok! Bu arada, kendi sorunlarımızı unutmadan, ülkenin can yakan sorunlarını da ötelemeyelim.
Ekleme Tarihi: 13 July 2025 - Sunday
Nurettin Aslan

"İKTİDAR YOZLAŞTIRIR, MUTLAK İKTİDAR MUTLAK YOZLAŞTIRIR"

AKP, 23 yıldır, 2012 yılından sonra da "tek adam"la yönetiyor.

Yöneten(ler)in iddiası, o günden bu yana, ülke her yıl, bir öncekinden daha iyi, yönetilen toplumun geniş kesimlerine göre de daha kötüye gidiyor. "Milli Görüş gömleğini çıkardık, Müslüman Demokratız" diyen yeni kurulmuş siyasal islamcı bir partiye iktidar yolunu kim açtı tartışmasına girmeyeceğim, şunu belirtmeden geçmeyeceğim: AKP, 12 Eylül
faşist cuntacılarının solu silindir gibi ezmesi sonucu, “Yeşil Kuşak Projesi"nin bir parçası olarak iktidar yolu açılan bir harekettir. Sol- Merkez Sol ve Merkez Sağ geçmişten ders çıkarmadılar. Kimileri bilerek,
kimileri de bilmeyerek, projenin uygulanmasına yardımcı oldular. Mamak Cezaevi’nde kalmış biri olarak uygulamalara tanık oldum.
1980 sonrası, Demokratik Türkiye zemini iki kez yakalandı, heba edildi.
Birincisi, 1989 Yerel Seçimleriydi. Solun renklerinin büyük kısmının içerisinde yer aldığı SHP, illerin büyük kısmında belediye başkanlıklarını kazandı. Bazı istisnalar hariç, belediye yönetimlerinin büyük kesimi, toplumsal-halkçı belediyeciliğin örneklerini sergileyip, 89'da oy vermeyen tabana da yöneleceklerine, 'yönetememe yeteneklerini' sergileyerek, 89'un birinci partisini 1991 Genel Seçimlerinde üçüncü parti yapmayı becerdiler. 1994 Yerel Seçimlerinde de, tekrar kurulan Baykal
liderliğindeki CHP, hiçbir yerde seçim kazanamayacağını bile bile, Ankara- İstanbul başta olmak üzere, aday çıkararak, SHP'nin yereldeki iktidarını Refah Partisi'ne teslim ettiler. (CB Erdoğan, o seçimde %25.19 oy oranıyla İstanbul Belediye Başkanı oldu.) 

İkinci fırsat, 7 Haziran 2015 Genel Seçimleriydi. AKP, 7 Haziran
seçimlerinde TBMM'deki sayısal üstünlüğünü kaybetti. Sonrasında, 'Büyük Akıl' devreye girdi. AKP'ye en büyük muhalefeti yapan parti MHP, “Kürt Fobisi” nedeniyle (HDP üçüncü parti olmuştu. Günümüzde
Kürtlerle Barış Süreci öncülüğü MHP'de!) AKP'ye koşulsuz(!) destek oldu; CHP istikşafi görüşmelerle 34 gün uyutuldu(!); 1 Kasım’da yenilenen seçimlere kadar her yerde bombalar patlatıldı. Dönemin Başbakanı, "...kamuoyu araştırmaları gösteriyor ki, bombalar patladıkça oyumuz artıyor" gibi talihsiz(!) açıklamalarda bulundu ve 1 Kasım Genel Seçimleri AKP'yi tekrar (317 mv ile), tek başına iktidar yaptı.

Günümüze gelelim.
"İktidar yozlaştırır, mutlak iktidar, mutlak yozlaştırır."
AKP İktidarının baskısı ve keyfi uygulamaları, CHP yönetiminin yanlışlarını görüp toplumsal muhalefeti bir araya getirme çabaları, evine ekmek götürmekte zorlanan kesimin çoğalması, AKP içerisindeki elit
takımın kendi tabanlarına bile yabancılaşması, yolsuzlukların alenileşmesi; 2019 Yerel Seçimlerine yansıdı, Ankara, İstanbul başta olmak üzere, yıllardır AKP yönetimindeki 11 Büyükşehir Belediyesi, kimi
yerlerde ittifak yapılarak CHP tarafından kazanıldı.

Bu durum, belediye olanaklarını partisi için kullanarak büyüyen AKP'nin hoşuna gitmedi. Muhalefet belediyeleri 2019-2024 arası sosyal belediyeciliğin çok güzel örneklerini (kreşler, halk lokantaları, anne kart, sosyal yardımların reklamsız - ihtiyaç sahiplerini incitmeden yapılması, öğrenci yurtları- bursları) sergilediler. Ama, muhalefet belediyelerinin en büyük zaafları, AKP dönemi bürokratları ve müteahhitleriyle çalışmaları oldu. Aşağıda değineceğimiz gibi, başlarına bela oldu bahsettiğim kesim.

Belediyelerdeki güzel uygulamalar nedeniyle de muhalefete destek artınca, kimi CHP'li belediye yöneticilerinin içindeki "ben" ön plana çıkmaya başladı.

HDP'yi bilmem. AKP zaten kayyım uygulamasıyla HDP'li belediyelere, diğer muhalefet partileri destek
olmadıkları için nefes aldırmadı. CHP'deki parti içi gelişmeler, çekişmeler de AKP'nin ilgi alanından hiç çıkmadı.

CHP'nin örgüt yapılanmasında üç unsur öne çıkar. Genel Merkez ve İl-İlçe-Belde Örgütleri/ TBMM Grubu/ Yerel Yönetimler.
Grupların birbirinin işine karışmaması konusunda tüzük çok nettir. Örneğin, TBMM CHP Grup Başkan Vekilleri PM- MYK toplantılarına katılabilirler ancak oy hakları yoktur. PM- MYK üyeleri TBMM Grup Toplantılarına etki edemezler. Olması gereken de budur. Her grup kendi işine odaklansa, AKP'nin hareket alanı bu denli geniş olmazdı. Hanı derler ya; "Hiç kimsenin baş olmadığı yerde herkes baş; herkesin baş olduğu yerde, herkes köledir." İçimizdeki "ben" ortaya çıkınca, 2023 Kurultayı öncesi parti içi yönetim değişimi konuşulur oldu. "Değişim"den anladığım, yönetim değişimidir. Değişim olmalı mıydı diye sorarsanız, evet, olmalıydı derim. Fakat, Kurultay’da, Genel Başkan hariç, etkili ve yetkili herkes yerinde kaldı, Genel Başkan değişimi yapıldı. Fatura Genel Başkan’a kesildi.
2019-2023 yılları arası toplumsal muhalefeti birleştirme çabaları semeresini verdi ve 2024 Yerel Seçimlerinde CHP yerel iktidar oldu. Ancak, AKP'nin radarları, içimizdeki "ben"lerin üzerindeydi.

İktidarını kaybetmemek, oluşan toplumsal muhalefeti parçalamak için CHP'nin yeni yönetimine barış gülleri atmaya, yeni yönetim de, 'bundan sonra yumuşama politikası uygulayacağız, sert muhalefet
yok' dedi. Unuttu yeni yönetim; 'kırk yıllık Kani'nin Yani olamayacağını'. Bu ortam, AKP'nin arzuladığı, kendisine zaman kazandıracak ortamdı. CHP'li belediyelerde etkin görevlerine devam eden AKP yandaşı bürokratlar ve yıllardır AKP'li belediyelerle iş yapan, bununla yetinmeyen birçok bakanlıkla, Kamu hastaneleriyle, Üniversitelerle iş yapan AKP İktidarının var ettiği müteahhitler sağda- solda CHP'lilerce yönetilen belediyelerdeki rüşvet çarkından bahsetmeye başladılar. (İlginçtir, AKP'li belediyeler ve
kamuda bu çark hiç dönmüyormuş. O iller, CHP'li belediyeciler tarafından yönetilirken 'parsel- parsel satılıyormuş'. 6 Büyükşehir Belediye başkanı zorla 'görevden af' isteyerek ayrılmaya zorlanmışlar sanki...

AKP İktidarı, 2024 Ekim sonunda, Esenyurt Belediyesi’ne operasyon yaptı. (Esenyurt'un özelliği, Kürt kökenli yurttaşlarımızın çoğunlukta oldukları bir belde oluşudur.) Kürt kökenli Belediye Başkanı Ahmet
Özer ve kimi bürokratlar gözaltı sonrası tutukladı. CHP'den gelen tepki, AKP'nin beklediği sınırlar içinde
kalınca arkası geldi. 2025'te Beşiktaş Belediyesi, İBB Başkanı İmamoğlu, Beykoz, Şişli Belediyeleri...
Belediye yöneticilerin yanında, AKP dönemlerinden beri belediyelere iş yapan müteahhitler de gözaltı ve
tutuklamalardan nasiplerini aldılar. İşte, 'dananın kuyruğu' orada koptyu. AKP'den kalan kimi bürokratlar ve en az Reza Zerrap ve Baran Korkmaz kadar itibarli olduğunu sandığım, geçmişte Diyarbakır'da bir
okulda kantin işlettiği söylenen Aziz İhsan Aktaş adlı tutuklu müteahhit devreye girdi.' İtirafçı' oldu.
Mahkeme kayıtlarında 'suç örgütü oluşturmak ve yönetmek'le suçlanan bu şahsın 'itiraflarıyla', kendisi özgürlüğe kavuşturuldu, Türkiye’nin dört bir yanından onlarca CHP'lilerce yönetilen belediyelere rüşvet
operasyonları yapıldı, 13 Belediye Başkanı tutuklu...

CHP Genel Merkezi, aylardır mitingler yapıyor. Gündemde seçim yokken, Cumhurbaşkanı adayı belirlemek için 'ön seçim' yaptı, Ekrem İmamoğlu tutuklanınca 'adayımı serbest bırak' imza kampanyaları başlattı. Her eylem, bir süre sonra sönümlenir, örgüt yorulur, yorgun örgütlerden verim alın(a)maz. Bu
hesapların yapıldığını sanmıyorum.

7. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı Seçimleri sonrası yaptığı bir seçim değerlendirmesinde; "1-2- ve 3 sandıklı yerleşim yerlerinde Erdoğan'a 3 milyondan fazla, Kılıçdaroğlu'na 1 milyon oy çıktı" demişti. Görülen o ki; köy ve mezralardaki seçmenle ilişkimiz az. Bu önemli saptamayı destekleyen bir anekdotu da ben yaşadım. Eskişehir/ Sarıcakaya'da yaşayan, arkadaşım Hasan Yörür'ün abisi, seçim sonrası kardeşine seçim analizi yaparken, der ki: "Bilirsin, AKP'ye oy vermeyiz. Ama buralarda AKP çıkar. Herkesin köyde evi, tarlası var. Bir şekilde her haneye 7500- 10.000 tl maaş giriyor. Buralarda bu para iyi para. Cami- tarla- ev üçgeninde gider gelirler. Düzenlerinin bozulmasını istemezler." Sarıcakayalı abimizin gözlemini araştırdık mı? 

Bu satırları yazarken, arkadaşım, Adana Büyükşehir Belediye 
Başkanı Zeydan Karalar'ın da tutuklandığını öğrendim. Siyasi dedikodulara bakarsak, CHP PM'de 20 milletvekilinin istifa ettirilerek iktidarı ara seçime zorlamak konuşulmuş. Naçizane önerim: İktidara ; '3 Kasım'da geldin, gel, 2 Kasım'da seçim yapalım, kaçma' türünden, tabanın duygularını okşayıcı ve sonuç alın(a)mayacak önerileri bırakalım. Varsayalım ki AKP önerinize evet dedi. Mevcut yasalara göre seçime gireceksiniz. Adayınız kim? İmamoğlu'nun diplomasını 'bir şekilde' iptal ettiler.
Kiminle çıkacaksınız arenaya...
Öncelikle parti içinde barışı sağlayacaksınız. 'Bizim' dediğimiz televizyon kanallarında sabah akşam partililere saldıran, 'her şeyi bilen' uzmanlardan gizli açık destekler çekilecek.

Samimi bir şekilde seçim isteniyorsa, bunun yolu sine-i millettir. 'O zaman AKP ara seçim yapar' demek bahanedir. Ara seçim olursa, ona da katılmayacağınızı ilan edersiniz. Bu konuda diğer muhalefet partileriyle de konuşulur, sonuç alınır.

Buna rağmen ara seçim yaparlarsa -ki yapabileceklerini sanmıyorum- Dünyanın gözü önünde meşruiyetini yitirmiş olurlar. AKP'nin şimdiye kadar yaptıkları, yapabileceklerinin göstergesidir. Erken seçimin tek yolu budur. (Yanılmıyorsam, milletvekilleri de 'emeklilik hakkı'na kavuştular ya da bu ay sonu kavuşacaklar. Onlar için de kayıp yok!

Bu arada, kendi sorunlarımızı unutmadan, ülkenin can yakan sorunlarını da ötelemeyelim.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
aohbet islami chat omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat plastik çember