Metin Ebetürk
Köşe Yazarı
Metin Ebetürk
 

ASGARİ ÜCRET

  Her yıl sonu gelip çattığında, ülkemizde yürütülen iki farklı çalışma ülke gündemini belirler. Aslında tüm ülkenin bu gündemlere kilitlenmesi de anlaşılmazdır. Zira hani derler ya, “Körler sağırlar bir birini ağırlar...” Bu iki çalışma da, bu deyime karşılık gelmektedir. Anılan çalışmaların ilki ve büyüğü olan ve TBMM’de sürdürülüp sonlandırılacak “2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi”nin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki müzakereleri bir ay sürecek. Bütçe görüşmeleri, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın 23 Ekim’de komisyona yaptığı sunumla başladı. Meclis'teki bu görüşme, muhtemelen yine Cumhur ittifakı'nı oluşturan siyasi parti mensuplarının uyum içinde kalkıp inen elleriyle tecelli eden iktidar iradesini ekranlara yansıtacaktır. Gündemi belirleyen ikinci çalışma ise, ülkemizde çalışan tüm işçi ve emekçilerle birlikte emeklilerin alacağı ücretlere esas oluşturacak, “sefalet ücreti” olarak da bilinen, asgari ücretin belirlenmesidir. Asgari ücretin belirlenmesi için oluşturulan “Asgari Ücret Tespit Komisyonu” toplantı ve çalışmalarına başladı. Merak edilen ise, hangi çalışmaları yaptıklarıdır. Zira bu “komisyon” toplantı ve görüşmelerine, her yıl işçi ve emekçiler 1-0 mağlup başlıyor. Bunun nedeni de komisyonun oluşumudur. Komisyon üyelerinin toplantıya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca çağrılacağı, komisyonun üye sayısının 15 olduğu ve en az 10 üyenin katılmasıyla toplanacağı ve oy çokluğuyla karar alınacağı belirlenmiştir. Oyların eşitliği hâlinde, Başkanın bulunduğu taraf çoğunluğu sağlamış sayılır. İşte işçi ve emekçilerin ya da temsilcilerinin bu görüşmelere 1-0 mağlup başlama nedeni burada saklı. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun oluşumu, 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 522/ 1-(f) fıkrasında hükme bağlanmıştır. Bu hükme göre komisyon, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın tespit edeceği üyelerden birinin başkanlığında; - ÇSGB Çalışma Genel Müdürü veya Yardımcısı, -İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü veya Yardımcısı, -TÜİK temsilcisi, -Hazine ve Maliye Bakanlığı temsilcisi, -Ticaret Bakanlığı temsilcisi, -Bünyesinde en çok işçiyi bulunduran en üst işçi kuruluşunun değişik işkolları için seçecekleri beş temsilci ile, -Bünyesinde en çok işvereni bulunduran işveren kuruluşunun değişik işkolları için seçeceği beş temsilciden kurulur. İşte bu komisyonun yapacağı “çalışma” ile sonucunun ne olacağı daha baştan besbellidir. Zira komisyonu oluşturan üyelerin ezici çoğunluğu işveren temsilcisidir. Bu durumda işçi, emekçi ve emeklilerin, aldığı üç kuruşluk ücrete yapılacak artış beklentisinin hayal kırıklığı ile sonuçlanması kaçınılmaz olmaktadır. Ülkenin değişik ad ve unvanla en çok çalışanı olan devletin, bir türlü dizginleyemediği enflasyona yeni kapılar açılması anlamına gelebilecek “ücret artışı” ile tüm sektörleri etkileyerek tsunamiye dönüşecek bir görüntüye izin vermesi beklenemez elbette. Kaldı ki iktidarın bakış açısıyla, kamu adına çalışan milyonlarca kamu işçisi ve kamu emekçisi (memur) ile emeklinin ücretleri, devletin en büyük gider kalemlerindendir. Anılan komisyonun ilk oluşturulduğu tarihten bu yana komisyon çalışmalarına katılan ve görüşlerini açıklayan işçi temsilcilerinin (TÜRK-İŞ) bugüne kadar işçilere ne kazandırdığı kamuoyunda merak konusu olmaya devam etmektedir. Tarihinde ilk kez doğru politika zemininde sözler sarf eden TÜRK-İŞ yönetimi bu duruşunu koruyabilirse, başarılı olma şansını da artırabilir. TÜRK-İŞ yönetimi, 2026 yılı için belirlenecek olan asgari ücretle ilgili politikasını şu şekilde açıklıyor: “Konfederasyonumuz, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda 1974 yılından bu yana “bünyesinde en çok işçiyi bulunduran en üst işçi kuruluşu” olarak görev yapmaktadır. Komisyonda kararlar ağırlıklı olarak işveren ve hükümet kesimi temsilcileri tarafından alınmakta, işçi kesimi çoğu zaman alınan kararlara muhalefet şerhi koymak durumunda kalmaktadır. 2000 yılından bu yana geçen 24 yılda alınan 29 karardan yalnızca 6’sı oy birliği ile alınmıştır. İşçi kesimi hükümetle sadece 2 kez birlikte oy kullanmış, asgari ücreti ise 21 kez hükümet ve işveren tarafı birlikte belirlemiştir. 2026 yılında geçerli olacak asgari ücretin belirlenmesi için toplanan Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda, TÜRK-İŞ’in teklifine karşılık hükümetten ve işverenden herhangi bir karşı teklif gelmemiş; komisyon, 24 Aralık 2024 günü akşamı “karar için” doğrudan toplantıya çağrılmıştır. Konfederasyonumuz, asgari ücret teklifi konusunda herhangi bir bilgilendirme yapılmadan düzenlenen bu toplantıya katılmama kararı almış ve Asgari Ücret Tespit Komisyonu demokratik bir yapıya kavuşturulana kadar komisyon çalışmalarına katılmayacağını beyan etmiştir. TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu, komisyonun yapısında bir değişiklik olmadığı sürece 2026 yılı geçerli olacak asgari ücretin belirlenmesi için toplanacak olan Asgari Ücret Tespit Komisyonu’na konfederasyon olarak katılım sağlanmayacaktır…” DİSK’in “komisyon yapısının demokratik olmadığı” na dair daha önceden defalarca yaptığı eleştiri ve uyarıları, bu kez TÜRK-İŞ tarafından dile getirilmektedir. TÜRK-İŞ yönetiminin komisyonun yapısı ve oluşumuna dair yaptığı itiraz ile duruşunun, hafife alınamayacak kadar değerli olduğunu belirtmekte fayda vardır. TÜRK-İŞ, bu tavrını sürdürdüğü takdirde iki yanlı başarı içermektedir. Birinci yanı, ülkenin en büyük işçi sendikal örgütü olmasından kaynaklanır. DİSK’in yılardır, komisyon yapısına dair yaptığı eleştirilerle birleştiği takdirde, bundan sonra asgari ücretle ilgili daha olumlu sonuçlar alınmasına yol açabilir. İkinci yanı ise, Doğru talep ve politikalar devam ettirildiği takdirde, sadece asgari ücret belirlemesinde değil, her türlü hak mücadelesinde de, diğer işçi konfederasyonlarıyla birlikte hareket edilmesinin önünü açarak, daha nitelikli mücadelenin ve başarının olasılığını artırabilir, işçilerin yeniden sendikalara olan güvenini sağlar. Komisyon yapısının demokratik olmadığına dair itirazların ise, TÜRK-İŞ’in, bugüne kadar ortaya koyduğu iktidarlarla yakın ilişkinin ve AKP iktidarının kendi yakın ve yandaşlarını dahi ikna edemediğinin açık belgesi durumundadır. TÜRK-İŞ’in yıllardır ne anlama geldiğini kendilerinin dahi unuttuğunu düşündüğüm, “Kuruluş (Kurduruluş) Esasları”nı da içinde saklayan “Partiler Üstü Politika” anlayışının, işçi sınıfı siyasetinden (sınıf siyasetinden) uzak durmak ve kaçmak dışında, Türkiye İşçi Sınıfına ne kazandırdığının hesabını verebildiği takdirde birçok şey değişecektir diye düşünmekteyim. Ülkeyi yönetenlerin biz işçi ve emekçiler ile emeklilere reva gördüğü yaşam, asgari bir yaşamdır. Lakin bunu bize reva görenlerin bizden beklentisinin ise, üretkenlikte azami seviye olduğu bellidir. Bize düşen ise, bize reva görüleni reddetmek, hak ettiğimizi istemek, bu uğurda mücadele etmek, bu tavırda direnmek olmalıdır.
Ekleme Tarihi: 17 Kasım 2025 -Pazartesi
Metin Ebetürk

ASGARİ ÜCRET

 

Her yıl sonu gelip çattığında, ülkemizde yürütülen iki farklı çalışma ülke gündemini belirler. Aslında tüm ülkenin bu gündemlere kilitlenmesi de anlaşılmazdır. Zira hani derler ya, “Körler sağırlar bir birini ağırlar...” Bu iki çalışma da, bu deyime karşılık gelmektedir.

Anılan çalışmaların ilki ve büyüğü olan ve TBMM’de sürdürülüp sonlandırılacak “2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi”nin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki müzakereleri bir ay sürecek.

Bütçe görüşmeleri, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın 23 Ekim’de komisyona yaptığı sunumla başladı. Meclis'teki bu görüşme, muhtemelen yine Cumhur ittifakı'nı oluşturan siyasi parti mensuplarının uyum içinde kalkıp inen elleriyle tecelli eden iktidar iradesini ekranlara yansıtacaktır.

Gündemi belirleyen ikinci çalışma ise, ülkemizde çalışan tüm işçi ve emekçilerle birlikte emeklilerin alacağı ücretlere esas oluşturacak, “sefalet ücreti” olarak da bilinen, asgari ücretin belirlenmesidir.

Asgari ücretin belirlenmesi için oluşturulan “Asgari Ücret Tespit Komisyonu” toplantı ve çalışmalarına başladı. Merak edilen ise, hangi çalışmaları yaptıklarıdır. Zira bu “komisyon” toplantı ve görüşmelerine, her yıl işçi ve emekçiler 1-0 mağlup başlıyor. Bunun nedeni de komisyonun oluşumudur.

Komisyon üyelerinin toplantıya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca çağrılacağı, komisyonun üye sayısının 15 olduğu ve en az 10 üyenin katılmasıyla toplanacağı ve oy çokluğuyla karar alınacağı belirlenmiştir. Oyların eşitliği hâlinde, Başkanın bulunduğu taraf çoğunluğu sağlamış sayılır. İşte işçi ve emekçilerin ya da temsilcilerinin bu görüşmelere 1-0 mağlup başlama nedeni burada saklı.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun oluşumu, 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 522/ 1-(f) fıkrasında hükme bağlanmıştır. Bu hükme göre komisyon, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın tespit edeceği üyelerden birinin başkanlığında;

- ÇSGB Çalışma Genel Müdürü veya Yardımcısı,

-İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü veya Yardımcısı,

-TÜİK temsilcisi,

-Hazine ve Maliye Bakanlığı temsilcisi,

-Ticaret Bakanlığı temsilcisi,

-Bünyesinde en çok işçiyi bulunduran en üst işçi kuruluşunun değişik işkolları için seçecekleri beş temsilci ile,

-Bünyesinde en çok işvereni bulunduran işveren kuruluşunun değişik işkolları için seçeceği beş temsilciden kurulur.

İşte bu komisyonun yapacağı “çalışma” ile sonucunun ne olacağı daha baştan besbellidir. Zira komisyonu oluşturan üyelerin ezici çoğunluğu işveren temsilcisidir. Bu durumda işçi, emekçi ve emeklilerin, aldığı üç kuruşluk ücrete yapılacak artış beklentisinin hayal kırıklığı ile sonuçlanması kaçınılmaz olmaktadır.

Ülkenin değişik ad ve unvanla en çok çalışanı olan devletin, bir türlü dizginleyemediği enflasyona yeni kapılar açılması anlamına gelebilecek “ücret artışı” ile tüm sektörleri etkileyerek tsunamiye dönüşecek bir görüntüye izin vermesi beklenemez elbette. Kaldı ki iktidarın bakış açısıyla, kamu adına çalışan milyonlarca kamu işçisi ve kamu emekçisi (memur) ile emeklinin ücretleri, devletin en büyük gider kalemlerindendir.

Anılan komisyonun ilk oluşturulduğu tarihten bu yana komisyon çalışmalarına katılan ve görüşlerini açıklayan işçi temsilcilerinin (TÜRK-İŞ) bugüne kadar işçilere ne kazandırdığı kamuoyunda merak konusu olmaya devam etmektedir. Tarihinde ilk kez doğru politika zemininde sözler sarf eden TÜRK-İŞ yönetimi bu duruşunu koruyabilirse, başarılı olma şansını da artırabilir.

TÜRK-İŞ yönetimi, 2026 yılı için belirlenecek olan asgari ücretle ilgili politikasını şu şekilde açıklıyor:

“Konfederasyonumuz, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda 1974 yılından bu yana “bünyesinde en çok işçiyi bulunduran en üst işçi kuruluşu” olarak görev yapmaktadır. Komisyonda kararlar ağırlıklı olarak işveren ve hükümet kesimi temsilcileri tarafından alınmakta, işçi kesimi çoğu zaman alınan kararlara muhalefet şerhi koymak durumunda kalmaktadır. 2000 yılından bu yana geçen 24 yılda alınan 29 karardan yalnızca 6’sı oy birliği ile alınmıştır. İşçi kesimi hükümetle sadece 2 kez birlikte oy kullanmış, asgari ücreti ise 21 kez hükümet ve işveren tarafı birlikte belirlemiştir.

2026 yılında geçerli olacak asgari ücretin belirlenmesi için toplanan Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda, TÜRK-İŞ’in teklifine karşılık hükümetten ve işverenden herhangi bir karşı teklif gelmemiş; komisyon, 24 Aralık 2024 günü akşamı “karar için” doğrudan toplantıya çağrılmıştır. Konfederasyonumuz, asgari ücret teklifi konusunda herhangi bir bilgilendirme yapılmadan düzenlenen bu toplantıya katılmama kararı almış ve Asgari Ücret Tespit Komisyonu demokratik bir yapıya kavuşturulana kadar komisyon çalışmalarına katılmayacağını beyan etmiştir.

TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu, komisyonun yapısında bir değişiklik olmadığı sürece 2026 yılı geçerli olacak asgari ücretin belirlenmesi için toplanacak olan Asgari Ücret Tespit Komisyonu’na konfederasyon olarak katılım sağlanmayacaktır…”

DİSK’in “komisyon yapısının demokratik olmadığı” na dair daha önceden defalarca yaptığı eleştiri ve uyarıları, bu kez TÜRK-İŞ tarafından dile getirilmektedir. TÜRK-İŞ yönetiminin komisyonun yapısı ve oluşumuna dair yaptığı itiraz ile duruşunun, hafife alınamayacak kadar değerli olduğunu belirtmekte fayda vardır.

TÜRK-İŞ, bu tavrını sürdürdüğü takdirde iki yanlı başarı içermektedir. Birinci yanı, ülkenin en büyük işçi sendikal örgütü olmasından kaynaklanır. DİSK’in yılardır, komisyon yapısına dair yaptığı eleştirilerle birleştiği takdirde, bundan sonra asgari ücretle ilgili daha olumlu sonuçlar alınmasına yol açabilir. İkinci yanı ise, Doğru talep ve politikalar devam ettirildiği takdirde, sadece asgari ücret belirlemesinde değil, her türlü hak mücadelesinde de, diğer işçi konfederasyonlarıyla birlikte hareket edilmesinin önünü açarak, daha nitelikli mücadelenin ve başarının olasılığını artırabilir, işçilerin yeniden sendikalara olan güvenini sağlar. Komisyon yapısının demokratik olmadığına dair itirazların ise, TÜRK-İŞ’in, bugüne kadar ortaya koyduğu iktidarlarla yakın ilişkinin ve AKP iktidarının kendi yakın ve yandaşlarını dahi ikna edemediğinin açık belgesi durumundadır.

TÜRK-İŞ’in yıllardır ne anlama geldiğini kendilerinin dahi unuttuğunu düşündüğüm, “Kuruluş (Kurduruluş) Esasları”nı da içinde saklayan “Partiler Üstü Politika” anlayışının, işçi sınıfı siyasetinden (sınıf siyasetinden) uzak durmak ve kaçmak dışında, Türkiye İşçi Sınıfına ne kazandırdığının hesabını verebildiği takdirde birçok şey değişecektir diye düşünmekteyim.

Ülkeyi yönetenlerin biz işçi ve emekçiler ile emeklilere reva gördüğü yaşam, asgari bir yaşamdır. Lakin bunu bize reva görenlerin bizden beklentisinin ise, üretkenlikte azami seviye olduğu bellidir. Bize düşen ise, bize reva görüleni reddetmek, hak ettiğimizi istemek, bu uğurda mücadele etmek, bu tavırda direnmek olmalıdır.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
mekan bizim almanya chat sohbet cinsel sohbet sohbet mobil sohbet dini chat