Türkiye siyaset sınıfında lider sorunu da var. “Lider kumaşı” olan siyasetçi sayısı ne yazık ki çok az, hatta yok gibi.
Fransızca kökenli bir sözcük olan “lider” (: leader) bir gruba öncülük eden, yönlendiren, yöneten, önde giden demek.
Her şeyden önce lider olan veya olacak olan kişi öncülük ettiği grubun, kesimin, sınıfın vd önünde, ilerisinde olan kişi demek. Bu “öncülük” liderliğini üstlendiği toplumsal kesimi siyasal olarak bulunduğu yerden alıp daha ileriye taşımak anlamındadır. Bu toplumsal kesimin henüz onaylamakta hazır olmadığı bir düşünceyi veya eylemi önce o kesime, ardından tüm topluma, en azından çoğunluğa kabul ettiren kişidir lider.
Bizde genel olarak siyasi liderlerin, genel başkanların ve diğerlerinin, temsil ettikleri kesimin genel ortalamasının düşüncelerinden farklı bir düşünce ve tavır koymaktan çekindiklerini, yeni ve farklı bir düşünce ortaya koyamadıklarını görüyoruz. Sık duyduğumuz gerekçedir: Haklısın ama taban buna hazır değil, halk karşı çıkar, desteğimizi kaybederiz gibi.
Bu tür düşüncelerin esiri olan siyasi liderlere “vasat” deniyor, yani sıradan, bir özelliği olmayan, senden benden farkı olmayan. Oysa halk, yığınlar, kitleler vs dediğimiz toplum aradığı, ortaya çıkmasını beklediği liderde kendinde olmayan, farklı ve yeni bir şeyler görmek ister. Başta karşı çıksa da liderin öne sürdüğü yeni düşünceyi veya eylemi kısa sürede benimsemekte tereddüt etmez. Yeterki lider düşüncelerini ikna edici, mantıklı ve tutarlı bir şekilde savunabilsin, açıklayabilsin.
Bir düşüncenin veya eylemin doğruluğu, haklılığı çoğunluk onayı ile ispat edilmez; çoğunluk her zaman haklı değildir. Çoğunluk farklı olandan, değişimden, yeniden korkar; sorun tam da buradadır: Çoğunluğu bulunduğu yerden alıp daha farklı ve daha ileri bir konuma taşıyabilmek. İşte liderin rolü budur.
Aklıma gelen bir örnek 1983-1995 yılları arasında Fransa Cumhurbaşkanlığı yapan François Mitterrand’dir. Seçim kampanyasında “kazanırsam idam cezasını kaldıracağım” demişti. Oysa yapılan anketlerde Fransız halkının çoğunluğu idam cezasının kalmasından yana görüş belirtiyordu. Gazeteci sordu Mitterrand’a, "Çoğunluk idam cezasının kaldırılmasına karşı çıkıyor ama siz kaldıracağım diyorsunuz…”. Bu soruya Mitterrand’ın cevabı, “Ben bu konuda halkın çoğunluğu gibi düşünmüyorum” olmuştu…
Sonuç olarak Mitterrand seçimleri kazandı ve idam cezasını kaldırdı. Bugün Fransız halkının ezici çoğunluğu idam cezasına karşıdır, bu konu tartışılmıyor bile.