Özgür Özel: Parti içi dayanışmayı artıracak her görüşme olumludur
Özgür Özel: Parti içi dayanışmayı artıracak her görüşme olumludur
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Silivri Cezaevi'nde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun duruşmasına katıldı ve akabinde Silivri’de tutuklu olan belediye başkanları, meclis üyeleri ve bürokratlarla görüştü.
Cezaevi çıkışında açıklamalarda bulunan Özgür Özel, “Değerli basın mensupları, bugün Ekrem Başkan'ımızın buradaki duruşmasını takip ettik. Ardından da hem kendisini hem de çok sayıda belediye başkanımızı, belediye meclis üyemizi, bürokrat arkadaşlarımızı ziyaret ettik Silivri’de” dedi.
Özel, şunları söyledi:
BU İŞİN MAĞDURU OLMAKTAN DAHA KÖTÜSÜ FAİLİ OLMAKTIR
Tabii çok sayıda basın mensubu arkadaşımız duruşmayı takip etti. O detaylar mutlaka haberleşiyor. Ama kendi adıma şunu söylemeliyim. Olayları ilk andan itibaren doğrudan yaşayan, takip eden; yaşananları kamuoyuna uygun bir dille, mümkün olduğunca yalın bir şekilde anlatmaya çalışan Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı olarak Ekrem Başkan’ın tarihsel süreci içinde anlattığı olayları peşi sıra dinlediğimde ben dahi ‘Yahu unutuyoruz bunların bazılarını, normalleşiyor bazı şeyler ama bu kadar da olur mu? Bunları unutmamak lazım, unutturmamak lazım. Bu kadar da düşman hukuku olur mu, bu kadar da haksızlık olur mu, bu kadar vicdansızlık olur mu? Bu kadar kötülüğü nerede biriktirmiş bunlar? Türkiye’de bu kadar kötülüğü, bu kadar kini öğreten ne bir kreş var, ne ilkokul, ne Anadolu lisesi, ne imam hatip lisesi. Bu kadar kötülüğü, bu kadar fenalığı, bu kadar kini nerede büyütmüşler? Nerede organize ediyorlar? Bunları hem hayata geçiriyorlar, hem sonra eve gidip eşlerinin, çocuklarının yüzlerine nasıl bakıyorlar?’ diye gerçekten çok üzüldüm. Bu kadar büyük bir kötülükle muhatap olmanın… Tamam, işin mağdur tarafındayız, bu şükredilecek bir şey. Bu kadar kötülüğün fail tarafında olsam, gerçekten bir zamanlar Sayın Erdoğan’ın ‘Yakında bunlar birbirinin yüzüne bakamayacak, çocuklarının gözüne bakamayacak’ deyip de bugün geldiğimiz noktada olmazdık. Bu işin mağduru olmaktan daha kötüsü faili olmaktır. Çünkü o zaman arabasını park eden komşunla yüz yüze geldiğinde ne diyeceğini bilemezsin herhalde ‘Ne yapıyorsunuz siz?’ diyecek olsa. İlkokul öğretmenine ne diyeceksin mesela bunun faili olsan? Hiç olmazsa mağduruyuz.
GÖREV VERMİŞLER, İMAMOĞLU’NU CUMHURBAŞKANI ADAYI YAPTIRMAYACAK
O yüzden bir diplomanın 32 yıl sonra parantez içine ‘acele’ yazılıp, Yüksek Seçim Kurulu’na verilebilir… Ne durumda veriliyor? Sadece Cumhurbaşkanı adaylığında veriliyor. Yani düşün ki bir Başsavcı üniversiteye baskı yapıyor, ‘Haydi acele’ diyor. ‘YSK dahil birçok kuruma verilebilir’ diyor filan. Bir görev vermişler beyefendiye, Ekrem İmamoğlu’nu Cumhurbaşkanı adayı yaptırmayacak. Hatırladık Ahmak Davası’nı. Süleyman Soylu ‘Yurtdışına gidip bizi şikayet eden ahmak’ dedi. O da ‘Kazandığımız seçimi iptal ettirenler ahmak’ dedi. Yani Süleyman Soylu’ya ‘Sensin o’ dedi. Bunu Yüksek Seçim Kurulu’na, ‘Efendim kurul halinde çalışan kamu görevlilerine hakaret’ diye alıp, oradan ceza verdiler. Niye? Siyasi yasak gelsin diye. Bugünkü davayı hepiniz takip ettiniz. Bizim Sevgili Cem’in davasında birlikteydik. Konuşuyor, ‘Sen bizim evlatlarımıza yapıyorsun ama senin evlatlarına dahi bu kötülükler yapılmasın diye biz iktidar olacağız’ dedi. Ben dedim ‘Bu iyi bir şey, iyi bir şey söyledi Başkan.’ Efendim savcıyı ve ailesini tehdit etmekmiş. ‘Senin bizim evlatlarımıza yaptığını biz size yapmayacağız, senin evlatlarının dahi bu muamele ile karşı karşıya kalmamasının güvencesi biziz’ lafından bugünkü mahkemeyi icat etmişler. Seri mahkeme açıyor. 8 bin bilirkişi var. Bunların içinde hep aynı adam tesadüfen çıkıyor. Bu aynı adam Ekrem Başkan’ın aleyhinde olmayacak raporlar yazıyor. ‘Neden hep bu aynı Satılmış?’ diyor. Adamın adı; Satılmış. Buradan ‘bilirkişiye hakaret.’ Yahu adama ismini söylemek hakaretse, babası neden bu ismi koymuş, anası niye koymuş? Neden Türkiye’de Satılmış diye bir ismi deftere kaydediyorsunuz? Cüzdan veriyorsunuz, ehliyet veriyorsunuz. Üstünde Satılmış yazıyor adamın ağrına gitmiyor. ‘8 bin bilirkişiden dön dolaş her dosyamızda aynı Satılmış’ dedi diye, ‘Sen adama satılmış dedin’ falan. Bunların hepsi topyekûn şöyle bir şey; çok büyük bir korkunun, çok büyük bir endişenin ifadesi.
SON SAYFAYA GELDİKLERİNİN İSPATIDIR
İçeride üzerinde büyük bir mutabakatımız olduğu bir konuyu Ekrem Başkan mahkeme kayıtlarına da geçirdi. O da şudur; bir iktidar, güçlüyken bunları yapmaz. Bu, tükenmekte olduklarının, son sayfaya geldiklerinin ispatıdır. Muhaliflerine zulmeden, muhalifini susturan, muhalifini hapseden, rakibinden korkup onun diplomasını iptal edenler, bunu tükendikleri için, bittikleri için, sona geldikleri için, kaybettikleri için yapıyorlar. Biz bugün bununla ilgili bir duruşmayı daha burada takip ettik. Ben biliyordum bu işin o gün biteceğini, hani ‘Ahtapot, ahtapot’ diyordu da gerçek ahtapotu gösterdik ya, sonra bir daha denmez oldu. ‘Turpun büyüğü’ diyorlardı ya, daha artık söylenmez oldu. Çünkü ‘turpun büyüğü’ dediği gün esas gizli tanığın, Çınar’ın gidip de ifade verdiği ortaya çıktı, anında haberdar edildiği. Güya bir mahkeme var. Güya bir soruşturma var. Güya gizlilik var. Gizlilik bize var, avukatlara var ama yandaş kanallara yok. Akıl almaz bir biçimde, inanılmaz bir biçimde saldırmaya devam ediyorlar. Hepiniz biliyorsunuz, cümle alem şahit ki; hatta o açıklamaları yazan muhabir arkadaşlar, editörler, sunan sunucu arkadaşlar şahit ki dünün yalanı bugün çürütülüyor ve bugün yeni bir yalan uyduruluyor. Dünün yalanlarını tekrar edebiliyorlar mı arkadaşlar? 560 milyar liralık yolsuzluğu, belediyenin bütün bütçesinin 490 milyar olduğu ortaya çıktıktan beri. Hani bin 200 tane cep telefonu? Hani kasalardan çıkan paralar? Ne çıktı sonra? Kasadan meğerse bir tek mermi çıkmış. Bir açıklama duydunuz mu? Kardeşim bu kasadan sadece beylik silahının mermisi çıkmış. Dolar görüntüsü? ‘E görüntü yoktu, stok video kullandık.’ Kasa kadar, stok video kadar şey başına düşmesin de sana bir şey olmasın. Sen düşünsene bu senin kardeşine, senin babana, senin eşine yapılıyor. Evdeki kasadan mermi çıkıyor, ruhsatlı tabancanın mermisi. Ama TRT ne yapsın stok video kullanıyor, içinden dolar çıkan dev kasa görüntüsü. Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı’nın gizli kasası bulundu’ diyor. Kasayı AK Partili belediye başkanı almış. İçinden de belediyenin mührü çıkmış. Ama para görüntüsü. Nereden çıktı görüntü? ‘Stok video’ diyor. Bu konuda bir özür duydunuz mu? Bir özür duydunuz mu TRT’den? Diğer kanallardan? Akşamleyin bu stok görüntüleri kullanıp kullanıp duran bu haysiyet cellatlarından bir özür duydunuz mu?
ANADOLU TOPRAĞI BU KADAR KÖTÜLÜĞÜ BÜYÜTMEZ
Milletimize bu kötülüğü şikayet ediyoruz. Anadolu’da olmayan bir kötülük. Köyümüzde, mahallemizde, beldemizde, ilçemizde, evimizde olmayan bir kötülük. Bu kadar kötülük Konya’nın uçsuz bucaksız tarlalarına ekilse aha da şu kadar çim vermez. Anadolu toprağı bu kadar kötülüğü büyütmez. Benim merak ettiğim, bu başsavcı, bugün bazı görevlerini aldığı, yaptıklarını bildiğim, neden alındığını bildiğimiz o başsavcının altındaki savcı ve bunlara bu talimatları verenler, bu siyasi operasyonu yönetenler bu kadar mı iktidara muhtaçsınız? Bu kadar mı iftiraya muhtaçsınız? Bu kadar mı haksızlığa bel bağladınız? Bu kadar mı gerçeğiniz yok? Haydihodri meydan. Gerçeği koyun; cevabını veremediğimiz, gerçeği koyun; çürütmediğimiz, yalan olmayan bir şey koyun. Gerçekten bir para kasası gösterin ki içinde rüşvet parası olsun. Bir lira ispatlamadılar, bir lira. Ne diye çıktılar, nereye vardılar? Onları buraya yollayanlar ‘Bulacaksınız’ demişler. Kişi kendinden bilir ya işi. Gelip de arayanlar da ‘Bulacağız’ demişler. Kendini Türkiye’nin en iyi hukukçusu sanıyor ya. Kara lekesin sen tarihe, hem mesleğe, hem bakanlığa, hem memlekete. Kara lekesiniz siz, kara leke. Ellerinizdeki pisliği, sizleri görevlendirenlerin size emanet ettiği pisliği tertemiz arkadaşlarımıza bulaştıramazsınız, bulaştıramadınız. O Ekrem Başkan’ın gömleği gibi, bu beyaz gömlek. Kirletemeyeceksiniz. Bu beyaz gömleklerimizi kirletemediniz, kirletemeyeceksiniz. Ekrem Başkan’ın üstünde halen daha ‘Beyaz gömleğimi kirletemezsiniz’ dediği o gömlek var.
KÜRSÜDEN DAHA KISALABİLEN BİR SAVCI GÖRDÜM
Ne oldu bugün? Ne oldu? Allah kimseyi bugün o savcılık makamında oturan genç arkadaşın durumuna düşürmesin. Ekrem Başkan anlattı, anlattı, anlattı. Sonra sordu, ‘Bu mu ya’ dedi, ‘Bu mu, bu mu?’ Kıpkırmızı olmuş, kıpkırmızı. Ekrem Başkan’dan gözünü kaçıramadı, kaçırdığı ilk anda bilgisayarı açıp onunla çalışmaya başladı. İki sayfalık mütalaanızda en sonunda ‘Ekrem Başkan cezalandırılsın’ diyorsunuz ya, Ekrem Başkan her şeyi anlattı, döndü baktı. Ben kürsüden daha kısalabilen bir savcı bugün gördüm. Mümkün olsa içinden gidip, Çağlayan Adliyesi’ne yeraltından gidecekti. Ne diyeyim ya hu? Onun da bir anası var, babası var, çocuğu var yüzüne bakacak. Bu çocukları bu hale getirmeyin ya. Oluru var mı bilmiyorum. Ama varsa Akın Gürlek gelsin kendi otursun. Gelsin kendi otursun. Nelerin altına imza attırıyorsunuz, neler yazdırıyorsunuz, neler yaptırıyorsunuz? Sonra karşımıza böyle çıkınca, kürsüde kaybolan savcı. Ben devlet fikrine inanan bir adamım arkadaşlar. Ben devlet fikrinin sahibi bir insanım. Devlet parasız yatılı sınavıyla 10 yaşından beri devlet okuttu, büyüttü beni. Devleti savcısı bu hale düşmez, düşmez. Yazıklar olsun. Bu gencecik insanları, o özel mülakatlarla alıp, özel tayin edip, özel görevlendirip, özel siyasi vazifeler verip, bu hale düşürenlerle. Ben yargılayanların yargılandığı, yargılananın yargıladığı bugünü unutmam. Kimse unutmasın.
EKREM BAŞKAN’LA KEMAL BEY’İNKİ ZATEN OLMASI GEREKEN BİR GÖRÜŞMEDİR
Basın mensuplarının sorularını da cevaplayan Özgür Özel, Kemal Kılıçdaroğlu ve Ekrem İmamoğlu görüşmesi hakkında yöneltilen soruya şu yanıtı verdi:
Parti içi dayanışmayı artıracak her türlü görüşme, olumlu görüşmedir. Ekrem Başkan’ın altını çizdiği de, o görüşmeden bir gün sonra da sosyal medyada bir sürü yalanlar üretilmişti. Böyle efendim Ekrem Başkan demiş ki, ‘Mitingler zayıf oluyor, siz de katılsanız’ falan. Bugün gazeteci arkadaşlar sordular Ekrem Bey’e, ‘Mitingler nasıl?’ diye. ‘Muhteşem’ dedi, mitinglerden memnuniyetini filan söyledi. Dedi ki ‘O gece söylenen, o trollerin yazdığı her şey yalan. Doğru olan benim Genel Başkanımızın yapması gereken bir şey var. O kurultayı yapan kişi kendisi, çünkü partinin o anki iktidarı o. Talebiyle yöneten kişi de benim. Benden talep etti. Ben o kurultayda bir şaibe görmedim. Siz gördünüz mü?’ Genel Başkan da demiş, ‘Olur mu, ben video çektim. Kurultayın tertemiz olduğunu kimsenin lekeleyemeyeceğini’ söyledim.’ Ekrem Bey de bundan büyük memnuniyet duymuş. Bunu herkes bir daha duysun istiyor Ekrem Bey. Çünkü ‘Ben burada televizyonlarda partimin böyle haksızca tartıştırılmasına, önceki Genel Başkanımızın böyle eleştirilmesine, işte niye bir şey demiyor diye.’ Genel Başkan da demiş ki ‘Mahkemeye gitmem dedim. Zaten bir yıl önce de çektim.’ Ekrem Bey diyor ki ‘Genel Başkanın yönettiği ve talep edip de bana yönettirdiği, benim Divan Başkanı olduğum kurultayda, sonrasında bütün delegelerle bir daha geldik. Bin 170 oyla, delegeler geçerli oyların tümünü vererek bir kez daha irade tazelediler. Halen daha biz bu haldeyken partinin iktidara yakın, müzahir ya da iktidarın lehine kullanılan bir takım kanallarda bu anlamda tartıştırılmasından duyduğu rahatsızlığı ifade ediyor. Ekrem Başkan’la Kemal Bey’in görüşmesi, zaten olması gereken bir görüşmedir. Ben en son dün Babalar Gününde görüştüm. Her fırsatta görüşüyoruz Kemal Bey’le. O isterse, ben istersem. Burada hiçbir sorun yok. Mesele bir takım Cumhuriyet Halk Partisi’nin karışmasından menfaat uman kişilerin ve onların parti içinde kullandıkları aparatların verdiği hasar. E bu hasar olmasın istiyor. Zaten bu yapılan işlerin sonuç odaklı değil, süreç odaklı ve partiyi tartıştırmak için olduğunu görüyoruz. Bu kadar ağır yükümüz, derdimiz, tasamız, mücadelemiz, yasımız varken, öyle üç beş tane soytarıya zaten pabuç bırakmayız.