Özgür Özel: Millet merkezli siyaset, millet için nerede bulunmak gerekiyorsa orada yapılır

Siyaset 29.07.2025 - 12:11, Güncelleme: 29.07.2025 - 12:11
 

Özgür Özel: Millet merkezli siyaset, millet için nerede bulunmak gerekiyorsa orada yapılır

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhuriyet Halk Partisi Tokat Senatörü Metin Somuncu için düzenlenen cenaze törenin ardından Meclis’te basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Özgür Özel, orman yangınları hakkındaki soru üzerine, “İlk liyakatsizlikten ve yönetim beceriksizliğinden başlayarak geldiğimizde, iktidarlarının bu son döneminde, ülkede kadınlar için de çocuklar için de yoksullar için de emekçiler için de ormanlar için de ormanın içindeki hayvanlar için de söndürmeye çalışan orman emekçileri için de felaket felaketüstüne geliyor. Bir şey var ki bu kadar kötü her şey” dedi.  Özel, şöyle devam etti: BUNLAR HALEN DAHA NASIL İNSAN İÇİNE ÇIKABİLİYORLAR Ülkenin ekonomisini bunlar yönetiyor, dünyada en yüksek gıda enflasyonu olan ülke Türkiye. Adını bilmediğimiz Afrika ülkelerinden daha kötü durumda. Ülkeyi yıllardır bunlar yönetiyor, Ukrayna ile Rusya savaşıyor ama Türkiye’de faizler Ukrayna ile Rusya’dan fazla. Dünyada ikinci yüksek faiz var Türkiye’de. Pandemi oldu, pandemiden sonra enflasyon herkesin derdi oldu. Dünya yüzde 3 olan enflasyonu, yüzde 6’da durdurdu, geri çevirdi. Bunlar kendi hesaplarına göre yüzde 80’den çevirdiler. Hala yüzde 40’larda enflasyonla boğuşuyoruz. Ne yapıyorlarsa, nasıl yönetiyorlarsa hiçbir şey iyiye gitmediği gibi yangın yönetimi, yangın söndürme işi de iyiye gitmiyor. Ne demek? Dünyada en iyi iki ülkeden biriysen, en iyi şekilde söndüren iki ülkeden biri olursun. Nasıl oluyor da cayır cayır yanıyor bütün ormanlar? Elbette orman yangını olur. Hızla müdahale edilir ve böyle felakete dönmez. Ormanlar yandığı gibi onlarca canımızı kaybediyoruz arkadaşlar. Olacak iş değil. Yarın üç Genel Başkan Yardımcımız bu konuya özel sizlerin de takip edeceği basın toplantısıyla, tespitleri ama en çok da önerileri ve geleceğe yönelik olarak da Cumhuriyet Halk Partisi’nin neleri gördüğünü ve bundan sonra ne yapacağını anlatacak. Bu envanter meselesinde ağzını açmasa iyi olur Sayın Erdoğan. Çünkü envanterinde 14 tane lüks uçak var. Cumhurbaşkanı’nın uçağı olur, devletin bir tane uçağı olur, haydi bir tane de yedeği olur. 14 uçak var. Bakan yardımcıları bile Türkiye’de tarifeli uçmuyor. Ayakları yere basmıyor. Ama yangın dediğimiz zaman herkesin gözü gökyüzünde, yeterli müdahale yapılamıyor. Çok net bir şey var. Gece görüşünü olanaklı kılan, gözlükle, kaskla yapıp, bu envanteri var sayıyorlar. Bu bir yıldızdan ışık alan, aydan ışık alan, onunla etrafı gösteren ekipmanlar ve orman yangını gibi şiddetli ışıkta iş görmüyor. Arkadaşlar bunu söyleyemiyorlar, böyle çözülemeyeceğini bilemiyorlar. Öyle bir uçağı, helikopteri, bunların dediği gibi helikopteri kaldırırsınız ama ateşe yaklaşamazsınız. Kilometrelerce, 100 metrelerce öteden sadece ormanın, yangının yayılacağı yerlere olası su bırakabilirsiniz. Bu da zaten olmuyor ve işlemiyor. Gerçek anlamda bu işte kullanılabilecek bir filo oluşturulmuş değil. Mevcut filo da zayıf. Maalesef Türk hava Kurumu’nun elindeki uçaklar doğru şekilde bakım görseydi, filosu güçlendirilseydi… Ki hepimiz bu Türk Hava Kurumu’na destek oluyorduk. Kurban derileri bağışlanıyordu. Türkiye’nin yüzakı bir kurumdu. Ne yaptılar biliyor musunuz? Yedi-sekiz yıldır kayyım var Türk Hava Kurumu’nda, seçimini yaptırmıyorlar. Neden? Başına bir AK Partili oturtabilmek için. O Türk Hava Kurumu şimdi yangınla mücadelede yok maalesef. ‘Biz yaparız’ diyenler de yapamıyor maalesef. Bu konuda bir büyük seferberliğe ihtiyaç var. Milleti de arkamıza alarak seferberliğe ihtiyaç var. Ama maalesef her yerde olduğu gibi, yapmadıkları gibi milletin de önünü tıkayan, kurumların da önünü tıkayan bir yönetim anlayışı var. Her yerde yangın olur ama bu kadar uzun süren, müdahale edilemeyen, can kayıplarıyla… İnsanlar kömür oldu gitti, cenazelerinde ailelerine ne diyeceğimizi bilemedik. Bunlar halen daha nasıl insan içine çıkıyorlar ben bilemiyorum. HAYATIMDA DUYDUĞUM EN BÜYÜK YALAN, YETKİLERİ YOK Özel, orman yangınlarından büyükşehirlerin sorumlu tutulması hakkındaki soruya şu yanıtı verdi: Hayatımda duyduğum en büyük yalan. Hatta ve hatta yetkileri yok. Bazen ‘Yetkiniz yok, gelmeyin’ bile dedikleri oluyordu geçmişte. Keşke büyükşehirlerin elinde öyle imkanıolsa. Mesela büyükşehirlerin hava aracı bulundurma yetkisi de yok ellerinde artık. İstanbul, Ankara Büyükşehir’in geçmişte elinde olan helikopterleri satıldı arkadaşlar. Büyükşehirler maalesef hem de bütün ilçelere birden kentin bulunduğu yerlerde, büyükşehirin görev yaptığı yerlerde, ancak bu imkanlarla mücadele ediyorlar. Ayrıca da şunu söyleyelim. İstanbul Büyükşehir, Ankara Büyükşehir orman yangınlarına ekipman yolluyordu, geçtiğimiz günlerde açıklandı. 2 binin üzerinde itfaiye eri alımı ile ilgili bir imza atmadıkları için alamadık bu sene. Atsalardı bekliyorduk, hazır bekleniyordu. 2 bin 300 itfaiye eri alacaktık. Şimdi onlar her yerde olacaktı. Bunu imzalamayanlar AK Partililer. Büyükşehirleri dışlamak falan zaten ayrı meseleler. Zaten paralarının yüzde 40’ını ödüyorlar, maaşları zor ödüyoruz. Herkesi perişan hale getirdiler. Ama büyükşehirler ancak ve ancak o andaki operasyonun başındaki en yüksek kamu görevlisi ‘Gelin’ derse gidiyor. Ama büyükşehirin elindeki araç nasıl gidiyor? Yolda, sokakta gidecek araçta tekeri var onda. Yolun olduğu yerden gidiyor. Yolun kenarına su sıkıyor. Önemli katkılar sağlıyorlar bütün arkadaşlar. İşte Bursa Büyükşehir’i görüyorsunuz. Bursa’daki yangında etraftaki bütün büyükşehirlerin araçlarını görüyorsunuz. Ama yolun gidebildiği yere, mevcut işte bu arabaların lastikleri nasılsa öyle lastikleri olan araçlarla, asfaltta gidecek araçlarla o kadarlık bir katkı sağlanıyor. Türkiye’nin yangınla, yangın yönetimiyle, afet yönetimiyle ilgili çok güçlü, çok itibarlı ve çok özenilerek kurulacak çok büyük bir kuruma ihtiyacı var. Buna da ciddi kaynak aktarmak lazım. Herkesin içi yanıyor. Bu süreçte milletin de desteğini, dayanışmasını, tüm kurumların desteğini, dayanışmasını arkaya alacak bir çabaya ihtiyaç var. UYGUN HALE GETİRİLMESİ GEREKİYOR Özgür Özel, yangın söndürme envanterlerinin eksik olduğu yönündeki bilgiler hakkındaki soru üzerine “Evet. Zaten bu konudaki uzmanların söyledikleri, ‘Ya bu araçlara gece görüş kitleri alındı diyordunuz, niye kalkmıyor?’ sorusunun cevabı şu: O gece görüş sistemleri çok az ışıkla uçmayı olanaklı kılan kasklar. Hatta kokpitin de ona uygun hale getirilmesi gerekiyor. Yüksek ışığın olduğu orman yangınında etkisiz” dedi. MİLLET CAN DERDİNDE Özgür Özel, TBMM’de kurulacak komisyon ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisi ve kendisi hakkında sarf ettiği sözler için de şunları söyledi: Silivri’de geçen hafta çarşamba günü bir basın mensubu sordu. ‘Eurofighter’larla ilgili anlaşma sağlandı, Almanya’nın blokajı vardı. Almanya blokajını kaldırmış. Bu konuda çabalarınız olduğunu söylüyordunuz. Bu konuda hükümetten size bir teşekkür geldi mi?’ Ben de dedim ki ‘Normal bir ülke olsaydık beklenirdi. Normal bir siyasetçi olsaydı beklerdik.’ Yoksa aman Erdoğan bize teşekkür etsin derdinde değiliz. Zaten hemen ardından birkaç iktidara yakın gazete, ‘Vay efendim Eurofighter’ları kendilerine mal etmek istiyorlar’ diye yazarken, tak sildiler. Ertesi gün Alman hükümet sözcüsüne soru soruldu, o da dedi ki ‘Açıkça söylemem gerekir ki Özgür Özel üzerinden, hapisteki Ekrem İmamoğlu’nun da Eurofighter’ların kendi meselesi ile ilişkilendirilmemesini ve bir milli savunma meselesi olduğu için bununla ilgili blokajın, vetonun kaldırılmasını talep ettiler. O yüzden verdik.’ Çünkü Alman gazeteci soruyor. ‘İmamoğlu’na yapılan 19 Mart darbesinden sonra ‘Eurofighter’ları vermeyeceğiz’ demiştiniz. Niye verdiniz, ne değişti?’ O da diyor ki ‘Ekrem İmamoğlu’nun bu yöndeki talebini Özgür Özel ilgili makamlarımıza iletti’ diyor. O dakikadan sonra sustu arkadaşlar. Dün de geveliyor. ‘Özür derdim de demezdim de ederdim de şuydu da…’ Hiç önemi yok. Mesele şu: Millet can derdinde, bir yandan yangınlarla boğuşuyoruz, bir yandan yoksullukla boğuşuyoruz, insanlar işsiz. Böyle bir süreçte bütün belediye başkanlarımıza hazımsızlıkla saldırıyorlar. Bütün anketlerde yüzde 70 bunun siyasi olduğuna inanıyor vatandaş. Canımızla uğraşıyoruz. Bu haldeyken dahi, Ekrem İmamoğlu ‘Eurofighter meselesini bu işe karıştırmayın’ diyebilecek erdemi gösteriyor. Erdoğan da böyle bir işte bile meseleyi siyaset üstü bir yerde tutamamayı başarıyor, kavga yapıyor. KOMİSYONLA İLGİLİ TAVRIMIZ İLK GÜNDEN BERİ NET Gelelim Meclis’teki komisyon konusuna. Komisyonla ilgili bizim tavrımız ilk günden beri net. Bu işin Meclis eliyle yürütülmesi gerektiğini söylüyoruz. Komisyon ya eşit temsille oluşmalı, yani bütün partiler eşit temsil edilmeli. Ne olacak o zaman? Birinin dediği olmayacak, uzlaşıyla çıkacak kararlar. Eşit temsil değilse, o zaman mutlaka nitelikli çoğunlukla karar almalı diyoruz. Komisyonun beşte üçü ya da üçte ikisinin alacağı kararla kanunlar kabul edilmeli, çıkarılması istenen kanunlar Meclis’e tavsiye edilmeli diyoruz. Şimdi Sayın Meclis Başkanı’nın istediği rakamlarda gördünüz, eşitlik yok. 21 AK Parti’den, 10 CHP’den istiyor. Meclis’teki sandalye sayımıza göre. O zaman nitelikli çoğunluk aranacağının Meclis Başkanı tarafından söylenmesi lazım ki bu komisyonda olalım. Onun dışında komisyonun rakamları, AKP artı MHP istediğini yapıyorsa, bize hiç ihtiyaç yoksa, böyle bakıyorlarsa ne işimiz var orada? Ancak nitelikli çoğunlukla karar alınacağı söylendiğinde ve ilk toplantıda bununla ilgili kararlar alındığında o zaman Cumhuriyet Halk Partisi bu komisyonda yer alır. Yalnız Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu komisyonda yer alması, ne Tayyip Erdoğan’ın böyle tuhaf beklentilerine, yok işte geçmişteki bilmem neyin kefaleti, mefaleti. Böyle sulandırmalar için değil. Türkiye’nin en önemli meselesi; terör bitecek, oraya cumhurbaşkanlığı kabine sonrasında şu if giden askerin anasının gözyaşı dinecek, önce endişesi dinecek. Sıvasız briket evlere al bayraklı şehit cenazeleri gelmeyecek. Türkiye’de analar ağlamayacak. Oraya harcanan para da iktidarımızda teröre harcanmayacak; yoksullukla mücadeleye harcanacak, kalkınmaya harcanacak. Biz bunun için bir yerde olacaksak oluruz. Ne Tayyip Erdoğan için... Kamuoyunda şey gibi anlaşılıyor, bazı bakıyorum, görüyorum. Anayasa tartışmaları. Biz dedik, hatta açık açık söyledim. ‘Seninle ne anayasası, menemen yapmam’ dedim. Aynı çizgideyiz. Bu komisyon, anayasa yapacak bir komisyon değil. Ona niyetlenen bizi yanında bulamaz. Çünkü anayasaya uymayanla anayasa yapılamaz. Bu komisyon hukuk üretecekse, bu komisyon hakkaniyet üretecekse, demokrasi üretecekse, barış üretecekse bu komisyonun dışında kalınamaz. Neden kalınamaz? Millet milletin vekilini; Kadim Durmaz’ı Tokat’tan, Ali Mahir Başarır’ı Mersin’den ‘Git, çalış’ diye yolluyor. Meclis komisyon kurmuş, 10 kişilik sana kontenjan vermiş. ‘Sen 10 kişiyle burada görev yapmalısın’ diyor. ‘Ben yapmam’ diyemezsin. CUMHURİYET HALK PARTİSİ MÜCADELE EDİYOR CHP’nin olduğu komisyondan değil, olmadığı komisyondan korksun herkes. Cumhuriyet, Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhuriyet’i tartışacak bir yerde olmaz. Cumhuriyet’in tartışıldığı bir yerde olmaz. Cumhuriyet’in kolonlarına çivi çakılan, bakın kolonlarının kesildiği değil; çivi çakmaya yeltenenin elinden o çekici alır, o komisyonda olmaz. Ama Cumhuriyet Halk Partisi, demokratikleşme olacaksa orada olur. Bakın bugün Türkiye’nin en büyük sorunu demokratikleşme, adil yargılanma meselesi. Cezaevlerinde suçsuz duran birçok kişinin tahliyesi söz konusu. Bir yandan bu süreçte başka tahliyeler gelecek. ‘Onlar bir yandan olsun, sonra öbür tarafta başkaları siyasi sebeplerle içeride dursun.’ Böyle bir şey yok arkadaşlar. Ne Figen Yüksekdağ durabilir. Ne Selahattin Demirtaş durabilir. Ne Ekrem İmamoğlu durabilir. Ne Ahmet Özer durabilir. Ne de suçsuz, günahsız bürokratlarımız sırf bir suçun parçasıymış gibi durabilir. Bunların konuşulacağı, çözüleceği, meselenin ilerleyeceği bir komisyonda oluruz. İlerlemiyor mu? Önce ilerletmeye çalışırız. Yok, geri mi gitmek istiyorlar? Olmayız. Tayyip Erdoğan demokrasiyi bir araç olarak görmüş. İşine gelince binmiş, işine gelmeyince inmiş de demokrasiyi rafa kaldırmış, sandığa saldırmış, kimse ‘Sen demokrasi treninden niye indin?’ demeyecek, Cumhuriyet Halk Partisi bu komisyona girerse… Katoliklik nikahı var sanki. Yanlış işler konuşacaklar, doğru işler yapmayacaklar, o komisyonda bindiğimiz gibi ineriz. Tayyip Erdoğan bu konforu ömrü boyunca kullanacak da Cumhuriyet Halk Partisi şimdiden niye sonuç alabileceği bir komisyonda demokrasiyi zorlamak için, hem de nitelikli çoğunlukla karar alınacaksa bulunmayacak? Ya da niye girdi diye AK Parti’yle, AK Parti’nin getirdiği bir takım şeylere sadece tasdik memuru, noter gibi görev yapacak? Bu özgüvensizlik niye yani? Cumhuriyet Halk Partisi çatır çatır mücadele ediyor. Mücadelesini sahada, meydanda, sokakta, otobüsün üstünde de Meclis’in kürsüsünde de sürdürmeye devam edecek. Kimse bizden bu süreçte hatalarından dönmeyen, yanlışlardan geri adım atmayan hiç kimse Cumhuriyet Halk Partisi’nden ‘mış gibi’ siyaset yapmasını beklemesin. Memlekette darbe var, püskürtmeye uğraşıyoruz. Meydanlardaki mücadele devam edecek. Milletin verdiği görevle geldiğimiz Meclis’te de bir zemin var. O zemine gideceğiz, mücadelemizi yapacağız. Yok, bu zemin size göre değilse o zaman Cumhuriyet Halk Partisi o zeminde olmaz zaten. Kimsenin kaygısı, endişesi olmasın. CHP’nin olmadığı yerde her şey olur. Olduğu yerde bir şey oluyorsa ya iyi bir şey oluyordur, yanlış bir şey oluyorsa zaten içinde biz olmayız. Bunu herkes böylelikle görsün. KANDIRILAN BİRİSİ Mİ BUNU SÖYLÜYOR? Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Rüşvetçiyi suçüstü yakalayanlara kızanlar ya kumpas iddialarını ispat etmelidir ya da çıkıp hakkına girdikleri emniyet ve yargı mensuplarından özür dilemelidir’ ifadesini şu sözlerle değerlendirdi: Bu geçtiğimiz dönemde yargıyı, emniyeti FETÖ’ye teslim edip, kumpaslara teslim edip, o kumpaslarla ülkenin Genelkurmay Başkanını bile içeri atmış, ülkenin en seçkin pilotlarını dünyanın çeşitli havayolu şirketlerinde çalışmaya zorlamış, ordusundan koparmış ve ‘Ben de kandırıldım’ demiş birisi mi söylüyor bunu? Bu dediğinin olması için benim iddianame koyacak önüme. Ben iddianamede göreceğim, göreceğim. Rüşveti göreceğim. Dört ay olmuş bir kör kuruş rüşvetin ispatını bulamamışlar, bir kör kuruş rüşvetin. Ayrıca Antalya’yı diyorsa, ben Antalya’daki baklavacının rüşvetçi olduğunu, onu ilk dakika attım partiden. Görür görmez de dedim, ‘Kaynar sular başımdan döküldü.’ Ama meselenin sonradan şuyunu gördük. Adamı suçsuz olduğunu görmedik Ama gördüğümüz kamera kaydı gibi, polisin gelip de ‘Gözaltındasın’ deyip de onun da gözlükleri saçına takıp, elindeki neşterle o şeyi açmasının öncesinin de olduğunu gördük. Zaten rüşvet alışverişi olurken kameranın başka bir çantadan oraya konulduğunun görüntülendiğini, içeride kaç para vara ağız dolusu cevaplar verildiğini. Çıkıp koridorda polisle karşılaşıldığını, görüşüldüğünü, dönüp içeri girip kapıyı kapatıp, hatta rüşveti alanın aldığını nereye koyduğunu dışarıdaki polisin bildiğini gördük. Meselenin kendisi, meselenin özü; işin bu tarafında bir kurgu var. Ama o rüşvetçi, rüşvetçi. Ama o rüşvetçi, belediye AK Parti’ye geçsin diye kaç lazım, dört lazım. Önce bir dört, o dördü istifa edince, bir dört belediye meclis üyesinin daha ismini söylüyor, AK Parti de başvuruyor. Yeniler yedekten gelmeden belediyeyi biz seçelim. Biz buna YSK’da itiraz ediyoruz gecenin bir yarısında. AK Parti tersini istiyor. Ve gecenin o yarısında rüşvetçi AK Parti lehine istifasını geri falan alıyor. Bunlar olmuş mu, olmamış mı? Bunlar olmasa ben bunu Antalya’da otobüsün üzerinden anlatır mıyım? Ben bunu her tarafta anlatır mıyım? Size anlatır mıyım? Çıkıp yalanlasalar ya. Rüşvetçiye ne, baklavacıya ne? AK Parti’nin mi olacak seçim CHP’nin mi olacak? Neden AK Parti’nin lehine pozisyon tutturuyorsun gözaltındaki rüşvetçiye? Dediğim şu; baklava kutusu doğrudur, rüşvet, hırsızlık doğrudur. Kutunun üstünde altı ok değil, ampul vardır arkadaşlar. AK Parti’nin ampulü yakalanmıştır. Ben onu söyleyeyim. MİLLETİ MERKEZE ALARAK SİYASET YAPIYORUZ Özel, Erdoğan’ın ‘Ankara merkezli siyaset yapma’ çağrısı için şu ifadeleri kullandı: Millet merkezli siyaset yapıyoruz. Millet merkezli siyaset, millet için İstanbul’da olman gerekiyorsa İstanbul’da, Kars’ta olman gerekiyorsa Kars’ta, Meclis’te olman gerekiyorsa Meclis’te, mücadelede meydanda olman gerekiyorsa meydanda, Saraçhane’de, nerede bulunmak gerekiyorsa orada yapılır. Ankara merkezli dersen, pergel gibi bir ayağını Ankara’ya koyarsan işte böyle kendi etrafında döner durursun, döner durursun. Kendini de tüketirsin milleti de tüketirsin. Ben kendisini millet merkezli, Anadolu ve Trakya merkezli, Türkiye merkezli siyaset yapmaya davet ediyorum. Kendisini serin salonlardan çıkmaya, atadıklarına kendisini alkışlatmak yerine, pazarlarda dolaşmaya ve milletin hatırını sormaya, alabiliyorsa milletten alkış almaya davet ediyorum. 
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhuriyet Halk Partisi Tokat Senatörü Metin Somuncu için düzenlenen cenaze törenin ardından Meclis’te basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Özgür Özel, orman yangınları hakkındaki soru üzerine, “İlk liyakatsizlikten ve yönetim beceriksizliğinden başlayarak geldiğimizde, iktidarlarının bu son döneminde, ülkede kadınlar için de çocuklar için de yoksullar için de emekçiler için de ormanlar için de ormanın içindeki hayvanlar için de söndürmeye çalışan orman emekçileri için de felaket felaketüstüne geliyor. Bir şey var ki bu kadar kötü her şey” dedi. 

Özel, şöyle devam etti:

BUNLAR HALEN DAHA NASIL İNSAN İÇİNE ÇIKABİLİYORLAR

Ülkenin ekonomisini bunlar yönetiyor, dünyada en yüksek gıda enflasyonu olan ülke Türkiye. Adını bilmediğimiz Afrika ülkelerinden daha kötü durumda. Ülkeyi yıllardır bunlar yönetiyor, Ukrayna ile Rusya savaşıyor ama Türkiye’de faizler Ukrayna ile Rusya’dan fazla. Dünyada ikinci yüksek faiz var Türkiye’de. Pandemi oldu, pandemiden sonra enflasyon herkesin derdi oldu. Dünya yüzde 3 olan enflasyonu, yüzde 6’da durdurdu, geri çevirdi. Bunlar kendi hesaplarına göre yüzde 80’den çevirdiler. Hala yüzde 40’larda enflasyonla boğuşuyoruz. Ne yapıyorlarsa, nasıl yönetiyorlarsa hiçbir şey iyiye gitmediği gibi yangın yönetimi, yangın söndürme işi de iyiye gitmiyor. Ne demek? Dünyada en iyi iki ülkeden biriysen, en iyi şekilde söndüren iki ülkeden biri olursun. Nasıl oluyor da cayır cayır yanıyor bütün ormanlar? Elbette orman yangını olur. Hızla müdahale edilir ve böyle felakete dönmez. Ormanlar yandığı gibi onlarca canımızı kaybediyoruz arkadaşlar. Olacak iş değil. Yarın üç Genel Başkan Yardımcımız bu konuya özel sizlerin de takip edeceği basın toplantısıyla, tespitleri ama en çok da önerileri ve geleceğe yönelik olarak da Cumhuriyet Halk Partisi’nin neleri gördüğünü ve bundan sonra ne yapacağını anlatacak. Bu envanter meselesinde ağzını açmasa iyi olur Sayın Erdoğan. Çünkü envanterinde 14 tane lüks uçak var. Cumhurbaşkanı’nın uçağı olur, devletin bir tane uçağı olur, haydi bir tane de yedeği olur. 14 uçak var. Bakan yardımcıları bile Türkiye’de tarifeli uçmuyor. Ayakları yere basmıyor. Ama yangın dediğimiz zaman herkesin gözü gökyüzünde, yeterli müdahale yapılamıyor. Çok net bir şey var. Gece görüşünü olanaklı kılan, gözlükle, kaskla yapıp, bu envanteri var sayıyorlar. Bu bir yıldızdan ışık alan, aydan ışık alan, onunla etrafı gösteren ekipmanlar ve orman yangını gibi şiddetli ışıkta iş görmüyor. Arkadaşlar bunu söyleyemiyorlar, böyle çözülemeyeceğini bilemiyorlar. Öyle bir uçağı, helikopteri, bunların dediği gibi helikopteri kaldırırsınız ama ateşe yaklaşamazsınız. Kilometrelerce, 100 metrelerce öteden sadece ormanın, yangının yayılacağı yerlere olası su bırakabilirsiniz. Bu da zaten olmuyor ve işlemiyor. Gerçek anlamda bu işte kullanılabilecek bir filo oluşturulmuş değil. Mevcut filo da zayıf. Maalesef Türk hava Kurumu’nun elindeki uçaklar doğru şekilde bakım görseydi, filosu güçlendirilseydi… Ki hepimiz bu Türk Hava Kurumu’na destek oluyorduk. Kurban derileri bağışlanıyordu. Türkiye’nin yüzakı bir kurumdu. Ne yaptılar biliyor musunuz? Yedi-sekiz yıldır kayyım var Türk Hava Kurumu’nda, seçimini yaptırmıyorlar. Neden? Başına bir AK Partili oturtabilmek için. O Türk Hava Kurumu şimdi yangınla mücadelede yok maalesef. ‘Biz yaparız’ diyenler de yapamıyor maalesef. Bu konuda bir büyük seferberliğe ihtiyaç var. Milleti de arkamıza alarak seferberliğe ihtiyaç var. Ama maalesef her yerde olduğu gibi, yapmadıkları gibi milletin de önünü tıkayan, kurumların da önünü tıkayan bir yönetim anlayışı var. Her yerde yangın olur ama bu kadar uzun süren, müdahale edilemeyen, can kayıplarıyla… İnsanlar kömür oldu gitti, cenazelerinde ailelerine ne diyeceğimizi bilemedik. Bunlar halen daha nasıl insan içine çıkıyorlar ben bilemiyorum.

HAYATIMDA DUYDUĞUM EN BÜYÜK YALAN, YETKİLERİ YOK

Özel, orman yangınlarından büyükşehirlerin sorumlu tutulması hakkındaki soruya şu yanıtı verdi:

Hayatımda duyduğum en büyük yalan. Hatta ve hatta yetkileri yok. Bazen ‘Yetkiniz yok, gelmeyin’ bile dedikleri oluyordu geçmişte. Keşke büyükşehirlerin elinde öyle imkanıolsa. Mesela büyükşehirlerin hava aracı bulundurma yetkisi de yok ellerinde artık. İstanbul, Ankara Büyükşehir’in geçmişte elinde olan helikopterleri satıldı arkadaşlar. Büyükşehirler maalesef hem de bütün ilçelere birden kentin bulunduğu yerlerde, büyükşehirin görev yaptığı yerlerde, ancak bu imkanlarla mücadele ediyorlar. Ayrıca da şunu söyleyelim. İstanbul Büyükşehir, Ankara Büyükşehir orman yangınlarına ekipman yolluyordu, geçtiğimiz günlerde açıklandı. 2 binin üzerinde itfaiye eri alımı ile ilgili bir imza atmadıkları için alamadık bu sene. Atsalardı bekliyorduk, hazır bekleniyordu. 2 bin 300 itfaiye eri alacaktık. Şimdi onlar her yerde olacaktı. Bunu imzalamayanlar AK Partililer. Büyükşehirleri dışlamak falan zaten ayrı meseleler. Zaten paralarının yüzde 40’ını ödüyorlar, maaşları zor ödüyoruz. Herkesi perişan hale getirdiler. Ama büyükşehirler ancak ve ancak o andaki operasyonun başındaki en yüksek kamu görevlisi ‘Gelin’ derse gidiyor. Ama büyükşehirin elindeki araç nasıl gidiyor? Yolda, sokakta gidecek araçta tekeri var onda. Yolun olduğu yerden gidiyor. Yolun kenarına su sıkıyor. Önemli katkılar sağlıyorlar bütün arkadaşlar. İşte Bursa Büyükşehir’i görüyorsunuz. Bursa’daki yangında etraftaki bütün büyükşehirlerin araçlarını görüyorsunuz. Ama yolun gidebildiği yere, mevcut işte bu arabaların lastikleri nasılsa öyle lastikleri olan araçlarla, asfaltta gidecek araçlarla o kadarlık bir katkı sağlanıyor. Türkiye’nin yangınla, yangın yönetimiyle, afet yönetimiyle ilgili çok güçlü, çok itibarlı ve çok özenilerek kurulacak çok büyük bir kuruma ihtiyacı var. Buna da ciddi kaynak aktarmak lazım. Herkesin içi yanıyor. Bu süreçte milletin de desteğini, dayanışmasını, tüm kurumların desteğini, dayanışmasını arkaya alacak bir çabaya ihtiyaç var.

UYGUN HALE GETİRİLMESİ GEREKİYOR

Özgür Özel, yangın söndürme envanterlerinin eksik olduğu yönündeki bilgiler hakkındaki soru üzerine “Evet. Zaten bu konudaki uzmanların söyledikleri, ‘Ya bu araçlara gece görüş kitleri alındı diyordunuz, niye kalkmıyor?’ sorusunun cevabı şu: O gece görüş sistemleri çok az ışıkla uçmayı olanaklı kılan kasklar. Hatta kokpitin de ona uygun hale getirilmesi gerekiyor. Yüksek ışığın olduğu orman yangınında etkisiz” dedi.

MİLLET CAN DERDİNDE

Özgür Özel, TBMM’de kurulacak komisyon ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisi ve kendisi hakkında sarf ettiği sözler için de şunları söyledi:

Silivri’de geçen hafta çarşamba günü bir basın mensubu sordu. ‘Eurofighter’larla ilgili anlaşma sağlandı, Almanya’nın blokajı vardı. Almanya blokajını kaldırmış. Bu konuda çabalarınız olduğunu söylüyordunuz. Bu konuda hükümetten size bir teşekkür geldi mi?’ Ben de dedim ki ‘Normal bir ülke olsaydık beklenirdi. Normal bir siyasetçi olsaydı beklerdik.’ Yoksa aman Erdoğan bize teşekkür etsin derdinde değiliz. Zaten hemen ardından birkaç iktidara yakın gazete, ‘Vay efendim Eurofighter’ları kendilerine mal etmek istiyorlar’ diye yazarken, tak sildiler. Ertesi gün Alman hükümet sözcüsüne soru soruldu, o da dedi ki ‘Açıkça söylemem gerekir ki Özgür Özel üzerinden, hapisteki Ekrem İmamoğlu’nun da Eurofighter’ların kendi meselesi ile ilişkilendirilmemesini ve bir milli savunma meselesi olduğu için bununla ilgili blokajın, vetonun kaldırılmasını talep ettiler. O yüzden verdik.’ Çünkü Alman gazeteci soruyor. ‘İmamoğlu’na yapılan 19 Mart darbesinden sonra ‘Eurofighter’ları vermeyeceğiz’ demiştiniz. Niye verdiniz, ne değişti?’ O da diyor ki ‘Ekrem İmamoğlu’nun bu yöndeki talebini Özgür Özel ilgili makamlarımıza iletti’ diyor. O dakikadan sonra sustu arkadaşlar. Dün de geveliyor. ‘Özür derdim de demezdim de ederdim de şuydu da…’ Hiç önemi yok. Mesele şu: Millet can derdinde, bir yandan yangınlarla boğuşuyoruz, bir yandan yoksullukla boğuşuyoruz, insanlar işsiz. Böyle bir süreçte bütün belediye başkanlarımıza hazımsızlıkla saldırıyorlar. Bütün anketlerde yüzde 70 bunun siyasi olduğuna inanıyor vatandaş. Canımızla uğraşıyoruz. Bu haldeyken dahi, Ekrem İmamoğlu ‘Eurofighter meselesini bu işe karıştırmayın’ diyebilecek erdemi gösteriyor. Erdoğan da böyle bir işte bile meseleyi siyaset üstü bir yerde tutamamayı başarıyor, kavga yapıyor.

KOMİSYONLA İLGİLİ TAVRIMIZ İLK GÜNDEN BERİ NET

Gelelim Meclis’teki komisyon konusuna. Komisyonla ilgili bizim tavrımız ilk günden beri net. Bu işin Meclis eliyle yürütülmesi gerektiğini söylüyoruz. Komisyon ya eşit temsille oluşmalı, yani bütün partiler eşit temsil edilmeli. Ne olacak o zaman? Birinin dediği olmayacak, uzlaşıyla çıkacak kararlar. Eşit temsil değilse, o zaman mutlaka nitelikli çoğunlukla karar almalı diyoruz. Komisyonun beşte üçü ya da üçte ikisinin alacağı kararla kanunlar kabul edilmeli, çıkarılması istenen kanunlar Meclis’e tavsiye edilmeli diyoruz. Şimdi Sayın Meclis Başkanı’nın istediği rakamlarda gördünüz, eşitlik yok. 21 AK Parti’den, 10 CHP’den istiyor. Meclis’teki sandalye sayımıza göre. O zaman nitelikli çoğunluk aranacağının Meclis Başkanı tarafından söylenmesi lazım ki bu komisyonda olalım. Onun dışında komisyonun rakamları, AKP artı MHP istediğini yapıyorsa, bize hiç ihtiyaç yoksa, böyle bakıyorlarsa ne işimiz var orada? Ancak nitelikli çoğunlukla karar alınacağı söylendiğinde ve ilk toplantıda bununla ilgili kararlar alındığında o zaman Cumhuriyet Halk Partisi bu komisyonda yer alır. Yalnız Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu komisyonda yer alması, ne Tayyip Erdoğan’ın böyle tuhaf beklentilerine, yok işte geçmişteki bilmem neyin kefaleti, mefaleti. Böyle sulandırmalar için değil. Türkiye’nin en önemli meselesi; terör bitecek, oraya cumhurbaşkanlığı kabine sonrasında şu if giden askerin anasının gözyaşı dinecek, önce endişesi dinecek. Sıvasız briket evlere al bayraklı şehit cenazeleri gelmeyecek. Türkiye’de analar ağlamayacak. Oraya harcanan para da iktidarımızda teröre harcanmayacak; yoksullukla mücadeleye harcanacak, kalkınmaya harcanacak. Biz bunun için bir yerde olacaksak oluruz. Ne Tayyip Erdoğan için... Kamuoyunda şey gibi anlaşılıyor, bazı bakıyorum, görüyorum. Anayasa tartışmaları. Biz dedik, hatta açık açık söyledim. ‘Seninle ne anayasası, menemen yapmam’ dedim. Aynı çizgideyiz. Bu komisyon, anayasa yapacak bir komisyon değil. Ona niyetlenen bizi yanında bulamaz. Çünkü anayasaya uymayanla anayasa yapılamaz. Bu komisyon hukuk üretecekse, bu komisyon hakkaniyet üretecekse, demokrasi üretecekse, barış üretecekse bu komisyonun dışında kalınamaz. Neden kalınamaz? Millet milletin vekilini; Kadim Durmaz’ı Tokat’tan, Ali Mahir Başarır’ı Mersin’den ‘Git, çalış’ diye yolluyor. Meclis komisyon kurmuş, 10 kişilik sana kontenjan vermiş. ‘Sen 10 kişiyle burada görev yapmalısın’ diyor. ‘Ben yapmam’ diyemezsin.

CUMHURİYET HALK PARTİSİ MÜCADELE EDİYOR

CHP’nin olduğu komisyondan değil, olmadığı komisyondan korksun herkes. Cumhuriyet, Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhuriyet’i tartışacak bir yerde olmaz. Cumhuriyet’in tartışıldığı bir yerde olmaz. Cumhuriyet’in kolonlarına çivi çakılan, bakın kolonlarının kesildiği değil; çivi çakmaya yeltenenin elinden o çekici alır, o komisyonda olmaz. Ama Cumhuriyet Halk Partisi, demokratikleşme olacaksa orada olur. Bakın bugün Türkiye’nin en büyük sorunu demokratikleşme, adil yargılanma meselesi. Cezaevlerinde suçsuz duran birçok kişinin tahliyesi söz konusu. Bir yandan bu süreçte başka tahliyeler gelecek. ‘Onlar bir yandan olsun, sonra öbür tarafta başkaları siyasi sebeplerle içeride dursun.’ Böyle bir şey yok arkadaşlar. Ne Figen Yüksekdağ durabilir. Ne Selahattin Demirtaş durabilir. Ne Ekrem İmamoğlu durabilir. Ne Ahmet Özer durabilir. Ne de suçsuz, günahsız bürokratlarımız sırf bir suçun parçasıymış gibi durabilir. Bunların konuşulacağı, çözüleceği, meselenin ilerleyeceği bir komisyonda oluruz. İlerlemiyor mu? Önce ilerletmeye çalışırız. Yok, geri mi gitmek istiyorlar? Olmayız. Tayyip Erdoğan demokrasiyi bir araç olarak görmüş. İşine gelince binmiş, işine gelmeyince inmiş de demokrasiyi rafa kaldırmış, sandığa saldırmış, kimse ‘Sen demokrasi treninden niye indin?’ demeyecek, Cumhuriyet Halk Partisi bu komisyona girerse… Katoliklik nikahı var sanki. Yanlış işler konuşacaklar, doğru işler yapmayacaklar, o komisyonda bindiğimiz gibi ineriz. Tayyip Erdoğan bu konforu ömrü boyunca kullanacak da Cumhuriyet Halk Partisi şimdiden niye sonuç alabileceği bir komisyonda demokrasiyi zorlamak için, hem de nitelikli çoğunlukla karar alınacaksa bulunmayacak? Ya da niye girdi diye AK Parti’yle, AK Parti’nin getirdiği bir takım şeylere sadece tasdik memuru, noter gibi görev yapacak? Bu özgüvensizlik niye yani? Cumhuriyet Halk Partisi çatır çatır mücadele ediyor. Mücadelesini sahada, meydanda, sokakta, otobüsün üstünde de Meclis’in kürsüsünde de sürdürmeye devam edecek. Kimse bizden bu süreçte hatalarından dönmeyen, yanlışlardan geri adım atmayan hiç kimse Cumhuriyet Halk Partisi’nden ‘mış gibi’ siyaset yapmasını beklemesin. Memlekette darbe var, püskürtmeye uğraşıyoruz. Meydanlardaki mücadele devam edecek. Milletin verdiği görevle geldiğimiz Meclis’te de bir zemin var. O zemine gideceğiz, mücadelemizi yapacağız. Yok, bu zemin size göre değilse o zaman Cumhuriyet Halk Partisi o zeminde olmaz zaten. Kimsenin kaygısı, endişesi olmasın. CHP’nin olmadığı yerde her şey olur. Olduğu yerde bir şey oluyorsa ya iyi bir şey oluyordur, yanlış bir şey oluyorsa zaten içinde biz olmayız. Bunu herkes böylelikle görsün.

KANDIRILAN BİRİSİ Mİ BUNU SÖYLÜYOR?

Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Rüşvetçiyi suçüstü yakalayanlara kızanlar ya kumpas iddialarını ispat etmelidir ya da çıkıp hakkına girdikleri emniyet ve yargı mensuplarından özür dilemelidir’ ifadesini şu sözlerle değerlendirdi:

Bu geçtiğimiz dönemde yargıyı, emniyeti FETÖ’ye teslim edip, kumpaslara teslim edip, o kumpaslarla ülkenin Genelkurmay Başkanını bile içeri atmış, ülkenin en seçkin pilotlarını dünyanın çeşitli havayolu şirketlerinde çalışmaya zorlamış, ordusundan koparmış ve ‘Ben de kandırıldım’ demiş birisi mi söylüyor bunu? Bu dediğinin olması için benim iddianame koyacak önüme. Ben iddianamede göreceğim, göreceğim. Rüşveti göreceğim. Dört ay olmuş bir kör kuruş rüşvetin ispatını bulamamışlar, bir kör kuruş rüşvetin. Ayrıca Antalya’yı diyorsa, ben Antalya’daki baklavacının rüşvetçi olduğunu, onu ilk dakika attım partiden. Görür görmez de dedim, ‘Kaynar sular başımdan döküldü.’ Ama meselenin sonradan şuyunu gördük. Adamı suçsuz olduğunu görmedik Ama gördüğümüz kamera kaydı gibi, polisin gelip de ‘Gözaltındasın’ deyip de onun da gözlükleri saçına takıp, elindeki neşterle o şeyi açmasının öncesinin de olduğunu gördük. Zaten rüşvet alışverişi olurken kameranın başka bir çantadan oraya konulduğunun görüntülendiğini, içeride kaç para vara ağız dolusu cevaplar verildiğini. Çıkıp koridorda polisle karşılaşıldığını, görüşüldüğünü, dönüp içeri girip kapıyı kapatıp, hatta rüşveti alanın aldığını nereye koyduğunu dışarıdaki polisin bildiğini gördük. Meselenin kendisi, meselenin özü; işin bu tarafında bir kurgu var. Ama o rüşvetçi, rüşvetçi. Ama o rüşvetçi, belediye AK Parti’ye geçsin diye kaç lazım, dört lazım. Önce bir dört, o dördü istifa edince, bir dört belediye meclis üyesinin daha ismini söylüyor, AK Parti de başvuruyor. Yeniler yedekten gelmeden belediyeyi biz seçelim. Biz buna YSK’da itiraz ediyoruz gecenin bir yarısında. AK Parti tersini istiyor. Ve gecenin o yarısında rüşvetçi AK Parti lehine istifasını geri falan alıyor. Bunlar olmuş mu, olmamış mı? Bunlar olmasa ben bunu Antalya’da otobüsün üzerinden anlatır mıyım? Ben bunu her tarafta anlatır mıyım? Size anlatır mıyım? Çıkıp yalanlasalar ya. Rüşvetçiye ne, baklavacıya ne? AK Parti’nin mi olacak seçim CHP’nin mi olacak? Neden AK Parti’nin lehine pozisyon tutturuyorsun gözaltındaki rüşvetçiye? Dediğim şu; baklava kutusu doğrudur, rüşvet, hırsızlık doğrudur. Kutunun üstünde altı ok değil, ampul vardır arkadaşlar. AK Parti’nin ampulü yakalanmıştır. Ben onu söyleyeyim.

MİLLETİ MERKEZE ALARAK SİYASET YAPIYORUZ

Özel, Erdoğan’ın ‘Ankara merkezli siyaset yapma’ çağrısı için şu ifadeleri kullandı:

Millet merkezli siyaset yapıyoruz. Millet merkezli siyaset, millet için İstanbul’da olman gerekiyorsa İstanbul’da, Kars’ta olman gerekiyorsa Kars’ta, Meclis’te olman gerekiyorsa Meclis’te, mücadelede meydanda olman gerekiyorsa meydanda, Saraçhane’de, nerede bulunmak gerekiyorsa orada yapılır. Ankara merkezli dersen, pergel gibi bir ayağını Ankara’ya koyarsan işte böyle kendi etrafında döner durursun, döner durursun. Kendini de tüketirsin milleti de tüketirsin. Ben kendisini millet merkezli, Anadolu ve Trakya merkezli, Türkiye merkezli siyaset yapmaya davet ediyorum. Kendisini serin salonlardan çıkmaya, atadıklarına kendisini alkışlatmak yerine, pazarlarda dolaşmaya ve milletin hatırını sormaya, alabiliyorsa milletten alkış almaya davet ediyorum. 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
aohbet islami chat omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat plastik çember