Özgür Özel: Barış için doğru zemin Meclis’tir

Siyaset 14.05.2025 - 16:09, Güncelleme: 14.05.2025 - 16:09
 

Özgür Özel: Barış için doğru zemin Meclis’tir

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Ataşehir Belediyesi’nin ‘Kırmızı Bayrak Projesi Tanıtım Etkinliği’ne katıldı.
Özgür Özel, burada yaptığı konuşmada, “Memleketim Manisa’dan ve Soma’dan, o büyük facianın yaşandığı Soma’dan buraya geliyorum. Hepinize çok selamlar getirdim, kabul buyurunuz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu mahallede ilk kez Cumhuriyet Halk Partisi 31 Mart seçimlerinde birinci parti çıktı. Hem Ataşehir’deki yüksek oy oranımıza, hem İstanbul’daki büyük başarımıza çok önemli bir katkı sağladınız. Hepinize yürekten teşekkür ediyorum. Mahalle temsilcimizi, ilçe başkanımızı, 31 Mart’ta Ataşehir’e Belediye Başkanı seçilen genç belediye başkanımız Onursal Adıgüzel’i, il yönetimimizi, bugün bu toplantıya katkı sağlayan, katılım sağlayan bütün milletvekillerimiz, Parti Meclisi üyelerimiz, MYK üyelerimiz, belediye başkanlarımızla birlikte hepinize saygıyla selamlıyoruz. Sağ olun, var olun” dedi. Özgür Özel, şunları söyledi:  EN BÜYÜK HAYALLERİ; ‘HİZMET AKSAR MI?’ Bugün aslında İstanbul’a her Çarşamba akşamı İstanbul’un bir ilçesinde, her hafta sonu da Türkiye’nin bir önemli ilinde yaptığımız mitinglerden bir tanesini yapmak üzere geldik. Bugün aynı zamanda akşam 20.30’da Silivri’de olacağız. Ama aynı zamanda Ataşehir’de hem de İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Genel Merkezimizin ortak yürüttüğü, AtaşehirBelediyesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi’nin ortaklaştığı bir proje için buradayız. Aslında burada ne yapıyoruz? Bıraksalar ne yapacağımızı gösteriyoruz. Huzur verseler, bıraksalar Ataşehir’e, İstanbul’a, engellilere hizmet yapacak projeleri yapacağız. Ama huzur vermemeye, madden ve manen silkelemeye, hukuken saldırmaya, paralize etmeye, felç etmeye, çalıştırmamaya çalışıyorlar. Onlara inat bir yandan işimizi yapıyoruz ama bir yandan da bıraksalar yapacağımız işi yapıp, bir yandan da bıraksalar bırakmasalar istedikleri kadar engel olsunlar akşamleyin de gidip arkadaşlarımıza, İstanbul’un iradesine sahip çıkıyoruz ve 19 Mart Darbesi’ne meydan meydan direniyoruz. İkisinden de vazgeçmiyoruz. Şunun bilinmesini isterim; en büyük hayalleri ‘Hizmet aksar mı?’ Beşiktaş’ta gördünüz; her imkanı, yani belediyenin maddi imkanlarını, kendi ellerinde bulundurdukları kamu gücünü acımasızca kullanarak elimizden almaya, yaptığımız ihaleleri yapamaz hale getirmeye, vay efendim bir de bir yandan işçilerin haklarıyla ilgili bir takım aksamalar olsun ve hizmet aksasın hemen desinler ki ‘Bakın işte CHP bu işi yapamıyor.’ Bununla ilgili bu yaz daha çok uğraşacaklar. Daha çok gayret sarf edecekler. Belediyenin hizmetleri aksasın ki buradan CHP’nin halktan, milletten gördüğü büyük teveccüh akamete uğrasın, kesintiye uğrasın, zaafa uğrasın istiyorlar. Ama şu kadarını söyleyeyim, ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar bir; milletimize, halkımıza derdimizi anlatmakta biz onların kumpaslarıyla aramıza bir engel sokmayız, kumpasları yüzünden. İkincisi; millet en ufak bir aksama olduğunda bunu genç, çalışkan, özverili, altı tanesini hapiste tuttukları, geri kalanına her türlü zorluğu çıkardıkları belediye başkanlarımızdan değil, Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti’nin hasetliğinden olduğunu bilir, faturayı doğru yere keser. Herkes bunu böyle bilsin. Biz aksama olmaması için elden geleni yapıyoruz. Büyük bir dayanışma göstereceğiz. Emekçilerimizle, onların örgütlü oldukları sendikalarla da yapıcı diyaloglar içindeyiz. Böyle olmayı isteriz. Ve kim ne yaparsa yapsın bu zor günlerden kurtulacağız, arkadaşlarımıza o Silivri zindanlarından çıkaracağız, milletin emanetini sırtımızda, başımızın üstünde taşıyacağız ve eninde sonunda partimizi ve o sayede halkımızı iktidara taşıyacağız. Bundan herkes emin olsun. BURADA HAYAT MEKANSAL ENGEL ÇIKARAMAYACAK Bugün burada sadece bir farkındalık kampanyası tanıtmıyoruz. Bugün sosyal adalet için önemli bir adım atıyoruz. Engelli yurttaşlarımızın ihtiyaçlarına uygun hale getirilen hizmet mekanlarına kırmızı bayrak verme, göndere kırmızı bayrak çekme projesini buradan başlatıyoruz. Hakkını teslim etmek gerekir ki bu proje, bundan 10 yıl önce İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Aziz Kocaoğlu tarafından hayata geçirilmiş, projelendirilmiş bir iş. İyi olanları, örnekleri almak, çoğaltmak yaygınlaştırmak ve standartlaştırmakla ilgili bu dönem yeni bir anlayışımız var. Bu konuda Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız GökanZeybek’in, SODEM’in büyük emekleri var. Ve Gölge Bakanımız, Aile ve Sosyal Hizmetlerden Sorumlu Gölge Bakanımızın alanına giren bu projede birlikte çalıştılar. İzmir’den bu iyi örnek alındı, standardize edildi, logotasarımları yapıldı ve İstanbul Büyükşehir’le ve AtaşehirBelediyemizle birlikte bu mekanda artık ilk bayrağı çekme ve start’ı verme zamanı geldi. Bu bayrağı gördüğünüzde ne görüyorsunuz? Esatpaşa Mahallesi Emine Saadet Çarmıklı Çocuk Etkinlik Merkezi’nde hayat, engellilerin önüne mekansal bir engel çıkaramayacak artık burada. Ne olması gerekiyorsa engelli dostu bir binada, o bu binada var. Ve biz arkamda gördüğünüz bayrağı bu binaya çekerek engellilere, yakınlarına ve vatandaşlarımıza diyoruz ki; ‘Bu bina engelli dostu bir binadır. Mekansal engeller, düşünsel engeller ve yönetimsel engeller bu binada kaldırılmıştır.’ Bunun için tabii ilk akla gelen soru; görme engelli bir vatandaşımız bu binaya yaklaştığında bu bayrağı nasıl görecek? Onunla ilgili de gerekli çalışmaları başlattılar. En kısa zamanda bu bayrağın bulunduğu yerde, bu bayrağı sembolize eden işitsel bir uyarı duyulacak. Hatta ben bunun görme engellilerin kullandığı bir cep telefonu programı var, programları var. O programlarla uyumlu hale gelmesini, binaya yaklaşan görme engellinin cep telefonuna bir bildirim gitmesini, bir müziğin gitmesini, yakında böyle bir bina olduğunu ve o binanın kırmızı bayrak taşıdığının da mutlaka projelendirilmesi gerektiğini konuştuk. Bunu da en kısa zamanda takip edeceğiz ve hayata geçirilmesini sağlayacağız. ENGELLİ MAAŞI, AÇLIK SINIRININ YARISINDAN BİLE AZ Türkiye’de son olarak üç yıl önce resmi rakamlar açıklandı. 5 milyon 841 bin engelli var. Ama buna da engelli derneklerinin itirazı var. Onların çalışmalarına göre bu sayı, güncel sayı 10 milyonu aşmış durumda. Parti olarak her fırsatta engelli örgütleri ile bir araya geliyor, onların sorunlarını gündeme  getiriyor, çözüm önerilerini hep birlikte tartışıyoruz. Kendi iktidar alanlarımızda hayata geçiriyoruz, Meclis’te de bu meselelerin takipçisi oluyoruz. 5378 sayılı Engelliler Kanununun yürürlüğe konulduğu 2005 yılından bu yana engellilerin eğitim, sağlık, istihdam, sosyal güvenlik ve erişebilirlik alanlarındaki haklarında halen daha erişemedikleri çok fazla hak var. Bu düzenlemelerin maalesef kağıt üstünde kaldığını hep takip ettik. Açlık sınırının yarısından bile az olan engelli maaşları, geçim sıkıntısı ve sosyal eşitsizliğin aşılamaması, yapılacak daha çok işimizin olduğunu gösteriyor. Avrupa’da da bu bir eleştiri konusu. Her dört engelliden üçü istihdamda. Yani Avrupa’da engellilerin istihdamında yüzde 25’lik bir zafiyet var. Yüzde 75’i istihdamda. Ama maalesef Türkiye’de bu rakam yüzde 50 noktasında. Yani Avrupa’dakinin tam iki katı. Ve ülkemizde engelli yurttaşlarımızın yarısı işsiz. Her dört engelliden üçü yoksulluk ve sosyal dışlanmışlık riski altında. Türkiye’de lise ve üzeri eğitim kurumuna devam eden engelli oranı maalesef yüzde 10’un altında. Otizmli bireylerin yüzde 94’ü örgün eğitime ulaşamıyor durumda. Engelliye hakkını vermek yerine, bir sadaka kültürünü yerleştiren bir iktidar anlayışıyla maalesef karşı karşıyayız. Onları yardım edilmesi gereken pasif varlıklar olarak tanımladılar. Hepimiz utandıracak şekilde. Erişim bir hak, bağımsız yaşam bir haktır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunu savunuyoruz ve savunmaya da devam edeceğiz. Yapmış olduğumuz Engellilik Çalıştayı’nda ve Engelsiz Yaşam Çalıştayı’nda ortaya koyduğumuz hedeflerin birer birer hayata geçtiğini memnuniyetle takip ediyorum. Ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin yürüttüğü program çalışmalarında da Cumhuriyet Halk Partisi’nin engellilerle ilgili kendi vizyonuyla, engelli derneklerinin talepleriyle, Avrupa’daki, dünyadaki iyi örnekleri de takip ederek çok önemli hedefleri, iktidar hedefimiz olarak ortaya koyduğumuzu, iktidarımızda bunların teker teker hızla hayata geçirileceğini ümit ediyorum. Bu bayrak Ataşehir’denbaşlayarak, Esatpaşa Mahallesi’nden başlayarak göndere çekilecek. Bundan sonra başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, İstanbul’daki belediyelerimizin olmak üzere Türkiye’deki tüm Cumhuriyet Halk Partili belediyelerde adeta harita üzerinde de takip edeceğimiz şekilde, tüm Türkiye’de kırmızı gelinciklerimiz açacak ve bu bayrağın bulunduğu hizmet binalarına hızlı bir şekilde kavuşacağız. Bu konuda belediyelerimizde bir pozitif rekabet yaratmış olacağız. YEREL YÖNETİMLER ÜZERİNDEKİ VESAYET BASKISI KALKMALI Bugün Sayın Erdoğan grup konuşması yaptı. Konuşmasında Yerel Yönetim Yasası’nı yeniden görüşme teklifinde bulunmuş. Gerçekten bu çok uzun süredir Sayın Zeybek tarafından gündeme getiriliyor. Tüm siyasi partilere bu konuda ziyaretlerde bulunuldu. Sayın Bakanla yaptıkları ziyaretlerde konuşuldu. Bu yasanın mutlaka elbirliğiyle ve AK Partili, MHP’li, CHP’li, İYİ Partili, Yeniden Refahlı, DEM’libelediye başkanlarının müşterek görüşleri ve talepleri alınarak, yerel yönetimler güçlendirilerek, üzerlerindeki vesayet baskısı ortadan kaldırılarak, hayata geçirilmesi lazım. Tabii bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi’nin yaptığı yapıcı uyarılar dikkate alınmadığı için, ortaya çıkan sistemik zorluklar bir yana, bir yandan Erdoğan’ın belediyeler üzerindeki siyasi baskılarını ortadan kaldırması lazım. Erdoğan’ın teklifine ‘elbette’ diyoruz. Bir yasa çalışacaksa, hep birlikte oturulur çalışılır. Ama önce İstanbul’a yolladığınız bir siyasi var. İstanbul’da Çağlayan Adliyesi’nde İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olarak. Dünyanın hiçbir yerinde başsavcılar siyasi olmaz. Bu Başsavcı geçmişte İstanbul’da çok tartışmalı kararlar alan bir ağır ceza reisiydi. Çok yanlış işler yaptı. Mahkeme mahkeme gezdirdiniz, adaleti katlettirdiniz. Sonra alıp ödüllendirdiniz. Nereye gitti? Bakan Yardımcılığına, siyasi bir pozisyona. Bu kişiyi Ekim ayının ilk yarısında alıp İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı yaptınız. Anayasa açıkça diyor ki, ‘yapamazsınız.’ Yani bir hakim ya da bir savcı siyasi bir göreve giderse, hatta aday olursa, hatta aday adayı olursa. Ne yaptı? Tuttu bir tane savcı bir partiden aday adayı oldu, bir daha dönemiyor. Ama siz bir hakemi en siyasi makam olan Bakan Yardımcılığı makamına getirdiniz. Ama Anayasa yazılırken Bakan Yardımcılığı yoktu diye aday adaylığında yasak olan görevi yapan kişiyi alıp İstanbul’a Cumhuriyet Başsavcısı yaptınız. Bu olmaz. Bu kişi talimatınızla siyasi bir operasyon yürütüyor. ERDOĞAN’IN ATTIĞI ADIMA CEVABIMIZ ŞUDUR... Bakın Ataşehir Belediye Başkanı ve Kartal Belediye Başkanı Onursal ve Gökhan Başkan yan yana oturuyorlar. Yanlarında birçok belediye başkanımız da var. İkisinin birer belediye başkan yardımcısı ve toplam sekiz belediyede 10 belediye meclis üyemiz güya ‘Cumhuriyet Halk Partili belediyeler, batıdaki Kürtleri belediye meclislerine taşıyıp, onlara temsiliyet hakkı verdiler’ diye tanımlanan, güya suç olan, son derece demokratik bir adımdan dolayı… Yani ‘Ataşehir’deKürtler var, onların bir kanaat önderini bulalım. Onu belediye meclisimize koyalım. Hem biz Kürtlerden oy alalım, hem de Kürtler kendilerini belediyede temsil ediliyor hissetsinler.’ Bu işi yapan kim? Vallahi Onursal Adıgüzel değil. Bu işi yapan Gökhan Yüksel değil. Bu işi yapan biziz. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Merkezi. ‘Kent uzlaşısı’ denen laf, DEM’insözü. Biz onu da kullanmıyoruz, ‘Ataşehir ittifakı’ diyoruz. Belediye listelerimizde eski AK Partililer var, AK Partililerin eski seçmeninden oy alalım diye. MHP’liler var, İYİ Parti’ye yakın isimler var ve geçmişte DEM’de siyaset yapmış bir belediye meclis üyesi var. Bunu suç gösterip operasyon yaptılar. DEM demeye utandılar, başka isim koydular. Aldılar içeriye koydular arkadaşlarımızı. Şimdi bu Mayıs ayının sonunda yargılamalar var, 22’sinde, 24’ünde. Arkadaşlarımızın bir an önce serbest kalmasını bekliyoruz. Yahu Abdullah Öcalan’ın kurduğu parti… Ne o? PKK. DEM değil, PKK. O parti ile müzakere yürütüyorsunuz. Abdullah Öcalan’a ağız dolusu teşekkür ediyorsunuz. PKK’lıların yaptığı faaliyetler son buluyor, onlara Ceza Kanunu’nda düzenlemeler konuşuyorsunuz. ‘Bir kısmı oraya gidecek, bir kısmı buraya gidecek. Bir kısmı gelecek…’ Geçmişte PKK’da da değil, DEM’de siyaset yaptı diye belediye meclis üyemizi ya da Halkların Demokratik Kongresi toplantısına katıldı diye… Oranın bir terör örgütü olmadığına dair onlarca mahkeme kararı var. Belediye meclis üyelerimizi içeride tutuyorsunuz, başkan yardımcılarımızı içeride tutuyorsunuz. Bunun iler tutar tarafı yoktur. Erdoğan’ın bugün attığı adıma cevabımız şudur: Adım atacaksanız, bütünsellik içinde, adil, adaletli bir adım atın. Tutuksuz yargılama istiyoruz bütün arkadaşlarımız için. TRT’den canlı yayın istiyoruz. Çünkü TRT iftiraları veriyor, yanıtlarını vermiyor. Canlı yayında yargılama istiyoruz. Hodri meydan. Biz arkadaşlarımıza güveniyoruz, onlara kefiliz. Haydi bakalım TRT, kendine güveniyorsan… İftiraları akşamleyin, bütün gece döndürüyorsun. Cevapları dinleyin de utanın bakalım. TEK UMUDU İNSANLARI ÇOLUĞU ÇOCUĞU İLE TEHDİT ETMEK Bugün 55’inci gün ve Tayyip Bey 55 gün önce dedi ki bana ‘En geç bir ay sonra, insan içine çıkamayacaklar.’ Allah’a şükür Esatpaşalıların gözünün içine bakıyorum, onların arasındayım. ‘Birbirlerinin yüzüne bakamayacaklar.’ Bak bütün belediye başkanlarım yan yana ve birbirimizin yüzüne, gözüne bakıyoruz. Yarın Ekrem Başkan’ı Silivri’de ziyaret edeceğim. Selamınızı götüreceğim. Sizin gözünüzün içinden aldığım selamı, Ekrem Başkan’ın gözünün içine baka baka söyleyeceğim. Ne oldu? 55 gün geçti, bir ay sonra dediği iş olmadı. Ama şimdi bugün yeni bir şey söylüyor. Güya ispatlayacaklardı. Şimdi diyor ki ‘Bir suç örgütü ortaya çıktı. Bu suç örgütünün başı İstanbul’da, kolları Anadolu’da bir ahtapot gibi. Bazı kolları yurtdışında, milli güvenliğe bile tehdit oldukları ortaya çıktı.’ Hani bir ay içinde çıkacaktı? Ne çıktı? Hangi belge, bilgi çıktı? Bir tek umudun var; insanları çoluğuyla, çocuğuyla tehdit edip ‘İtirafçı ol’ diye iftiracılığa zorluyorlar. Onu da başaramadılar. Oradan bir tane ifade almış, bir şey yok. Buradan bir tane ifade almış, bir şey yok. Olsa ne yazar? Sen tutup adama, kadıncağıza ‘30 yıl seni içeride tutarım. Ama at iftirayı Ekrem’e çocuklarının yanına koş’ deyip de bunu içeride bulunan 100’e yakın kişi defalarca söyleyip de içinden biri yılıp da evladı için, hasta anasına kavuşmak için senin iftiranı itiraf diye imzalasa ne yazar? Sen milletin gönlünde artık beraat etmiş olan Ekrem İmamoğlu’nu iftiralarla mahkum edemezsin. Olmayacak bu. Açık açık söyleyeyim. BAHÇELİ’YE TEŞEKKÜR ETMİŞ, BİZE TAKDİRNAME VERECEK AKLI SIRA Bugün Sayın Erdoğan çıkmış, ‘Efendim Özgür Özel’i takdir ediyorum süreçteki tutumuyla. Devlet Bahçeli’ye teşekkür vermiş, bize takdirname verecek aklı sıra. Diyor ki, ‘Tutumuyla…’ Bak kardeşim ben Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı’yım. Benden önceki de ondan önceki de ondan önce ki de… İlkinden sonuncusuna biz tutarlı adamlarız. Biz joystick’le yönetilen siyasetçiler olmadık, olmayız. Bizim bir yerde düğmemiz yok; basılınca ‘Ak’ diyelim, öbürüne basılınca ‘Kara’ diyelim. Biz tarihsel bir tutarlılık içinde, Kürt meselesinin demokratik yollardan halledilmesini savunuruz. Kimseye haksızlık yapılmasın, eşitsizlik yapılmasın. Türk’ü de Kürt’ü de, Alevisi de Sünnisi de tam olarak eşit olsun. Bugün herkesten vergi toplarsın, caminin masrafını ödersin, cemevinin ödemezsin. İmama maaş verirsin, müezzine maaş verirsin. Ama dedeye gelince onu din görevlisinden saymazsın. Vergi alırken herkes eşit, askerlik yaparken herkes eşit. Hizmet yaparken Aleviler daha az eşit, hizmet yaparken Kürtler daha az eşit. Bunlar doğru işler olmadığı için biz deriz ki, ‘Demokrasi olsun. Herkese eşitlik olsun. Kimseyi ne ayrıcalıklı, ne de eşitsiz bir konuma koymayalım. Herkes eşit olsun.’ Dün açıklandı, biz diyoruz ki ‘Silah bırakılacaksa eyvallah. Şehit gelmeyecekse ne güzel. Analar ağlamayacaksa başımızla birlikte. Kan akmayacaksa memnun oluruz. Bununla ilgili demokrasiyi savunuruz.’ Tutmuş, bana diyor ki, ‘Takdir ederim, makdir ederim.’ Yahu takdirlik, teşekkürlük bir durum varsa, dön bir senin ortağına bakalım. Bundan önceki çözüm sürecinde, biz aynı şeyleri söylüyorduk. Kemal Bey aynı şeyleri söylüyordu. Ondan önce 1989 Kürt raporunda CHP, SHP aynı şeyleri söylüyordu. Tarihsel tutarlılık içindeyiz. Ama senin ortağın geçen çözüm sürecinde sana ip atıyordu. Sen de ona ‘Kandan beslenen vampir’ diyordun. Şimdi o günkü çözüm sürecindeki tutumu doğruysa bugünkü tutumu yanlış, 180 derece. Eğer bugünkü doğruysa o günkü tutum yanlış. Biz o gün tarihte yine durduğumuz yerde duruyorduk. Bizi dinleseydin, Meclis’e getirseydin, hiçbir partiyi dışlamasaydın, tutamayacağın sözler vermeseydin, şeffaf olsaydın, toplumsal mutabakat arasaydın. Burada gaziler ve şehitler. Biraz önce şehit ailelerinin başkanı geldi, ‘Teşekkür ederim tutumunuzdan dolayı’ diyor. Onların gönlünü kıracak işlere kalkışmasaydın, o günden sonra hendek olaylarında 250, bugüne kadar 2 bin 500 şehit gelmezdi. O gün o süreci yönetemeyen Erdoğan, o sürece karşı çıkan Bahçeli bugün gelmişler millette takdirname, teşekkürname dağıtıyorlar. Bakın biz durduğumuz doğru yerdeyiz. Bir ayağı dışarıda, bir ayağı içeride. Suriye’yi ayrı planlayan, İsrail ile pazarlık yapıp Filistin’i yalnız bırakan, Türki Cumhuriyetler’in Güney Kıbrıs’ı tanımasına dahi ses çıkaramayan, uluslararası ölçekte çirkin pazarlıkların buradaki temsilcilerine diyoruz ki, ‘Millet bizi biliyor, bize güveniyor. Demokratik adımlar atarsanız, sorunları çözerseniz buradayız. Kirli ve gizli pazarlıklarla Kıbrıs’ı, Filistin’i, vatanı satarsanız tam karşınızdayım kardeşim.’ O yüzden 180 derece terse gidenlerin siyasetiyle, geri vitesçilerle birlikte değil; milletimizle birlikte çözümü de barışı da savunmaya devam edeceğiz. Doğru zemin Meclis’tir. ÖZGÜRLÜK İSTİYORUZ Özgüvenimiz yüksektir. Arkadaşlarımız için de tüm siyasi tutsaklar için de Ekrem Bey için de mutlaka ve mutlaka Ümit Özdağ için de Selahattin Demirtaş için de özgürlük istiyoruz. Serbestçe yapılacak özgür bir seçimde millet Cumhurbaşkanı kim olacaksa onu seçsin, onu istiyoruz. Başka hiçbir şey istemiyoruz. Bugün akşam ben Silivri’deyim. İstanbul’un bütün demokratlarını; Silivri’de bulunan Ümit Özdağ’a sahip çıkmak isteyen Zafer Partilileri de ‘Bu süreçte demokrasi olsun, bütün tutsaklar serbest kalsın’ diyen DEM Partilileri de Cumhuriyet Halk Partilileri de hep birlikte demokrasiyi savunmak, Silivri zindanlarına sesimizi duyurmak, karşımızdaki otoriter rejime demokrasi ittifakı olarak karşı çıkmak üzere 20.30’da Silivri’ye davet ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun. En iyi günlerde görüşeceğiz. Hep beraber başaracağız. Hep beraber kazanacağız.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Ataşehir Belediyesi’nin ‘Kırmızı Bayrak Projesi Tanıtım Etkinliği’ne katıldı.

Özgür Özel, burada yaptığı konuşmada, “Memleketim Manisa’dan ve Soma’dan, o büyük facianın yaşandığı Soma’dan buraya geliyorum. Hepinize çok selamlar getirdim, kabul buyurunuz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu mahallede ilk kez Cumhuriyet Halk Partisi 31 Mart seçimlerinde birinci parti çıktı. Hem Ataşehir’deki yüksek oy oranımıza, hem İstanbul’daki büyük başarımıza çok önemli bir katkı sağladınız. Hepinize yürekten teşekkür ediyorum. Mahalle temsilcimizi, ilçe başkanımızı, 31 Mart’ta Ataşehir’e Belediye Başkanı seçilen genç belediye başkanımız Onursal Adıgüzel’i, il yönetimimizi, bugün bu toplantıya katkı sağlayan, katılım sağlayan bütün milletvekillerimiz, Parti Meclisi üyelerimiz, MYK üyelerimiz, belediye başkanlarımızla birlikte hepinize saygıyla selamlıyoruz. Sağ olun, var olun” dedi.

Özgür Özel, şunları söyledi: 

EN BÜYÜK HAYALLERİ; ‘HİZMET AKSAR MI?’

Bugün aslında İstanbul’a her Çarşamba akşamı İstanbul’un bir ilçesinde, her hafta sonu da Türkiye’nin bir önemli ilinde yaptığımız mitinglerden bir tanesini yapmak üzere geldik. Bugün aynı zamanda akşam 20.30’da Silivri’de olacağız. Ama aynı zamanda Ataşehir’de hem de İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Genel Merkezimizin ortak yürüttüğü, AtaşehirBelediyesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi’nin ortaklaştığı bir proje için buradayız. Aslında burada ne yapıyoruz? Bıraksalar ne yapacağımızı gösteriyoruz. Huzur verseler, bıraksalar Ataşehir’e, İstanbul’a, engellilere hizmet yapacak projeleri yapacağız. Ama huzur vermemeye, madden ve manen silkelemeye, hukuken saldırmaya, paralize etmeye, felç etmeye, çalıştırmamaya çalışıyorlar. Onlara inat bir yandan işimizi yapıyoruz ama bir yandan da bıraksalar yapacağımız işi yapıp, bir yandan da bıraksalar bırakmasalar istedikleri kadar engel olsunlar akşamleyin de gidip arkadaşlarımıza, İstanbul’un iradesine sahip çıkıyoruz ve 19 Mart Darbesi’ne meydan meydan direniyoruz. İkisinden de vazgeçmiyoruz. Şunun bilinmesini isterim; en büyük hayalleri ‘Hizmet aksar mı?’ Beşiktaş’ta gördünüz; her imkanı, yani belediyenin maddi imkanlarını, kendi ellerinde bulundurdukları kamu gücünü acımasızca kullanarak elimizden almaya, yaptığımız ihaleleri yapamaz hale getirmeye, vay efendim bir de bir yandan işçilerin haklarıyla ilgili bir takım aksamalar olsun ve hizmet aksasın hemen desinler ki ‘Bakın işte CHP bu işi yapamıyor.’ Bununla ilgili bu yaz daha çok uğraşacaklar. Daha çok gayret sarf edecekler. Belediyenin hizmetleri aksasın ki buradan CHP’nin halktan, milletten gördüğü büyük teveccüh akamete uğrasın, kesintiye uğrasın, zaafa uğrasın istiyorlar. Ama şu kadarını söyleyeyim, ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar bir; milletimize, halkımıza derdimizi anlatmakta biz onların kumpaslarıyla aramıza bir engel sokmayız, kumpasları yüzünden. İkincisi; millet en ufak bir aksama olduğunda bunu genç, çalışkan, özverili, altı tanesini hapiste tuttukları, geri kalanına her türlü zorluğu çıkardıkları belediye başkanlarımızdan değil, Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti’nin hasetliğinden olduğunu bilir, faturayı doğru yere keser. Herkes bunu böyle bilsin. Biz aksama olmaması için elden geleni yapıyoruz. Büyük bir dayanışma göstereceğiz. Emekçilerimizle, onların örgütlü oldukları sendikalarla da yapıcı diyaloglar içindeyiz. Böyle olmayı isteriz. Ve kim ne yaparsa yapsın bu zor günlerden kurtulacağız, arkadaşlarımıza o Silivri zindanlarından çıkaracağız, milletin emanetini sırtımızda, başımızın üstünde taşıyacağız ve eninde sonunda partimizi ve o sayede halkımızı iktidara taşıyacağız. Bundan herkes emin olsun.

BURADA HAYAT MEKANSAL ENGEL ÇIKARAMAYACAK

Bugün burada sadece bir farkındalık kampanyası tanıtmıyoruz. Bugün sosyal adalet için önemli bir adım atıyoruz. Engelli yurttaşlarımızın ihtiyaçlarına uygun hale getirilen hizmet mekanlarına kırmızı bayrak verme, göndere kırmızı bayrak çekme projesini buradan başlatıyoruz. Hakkını teslim etmek gerekir ki bu proje, bundan 10 yıl önce İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Aziz Kocaoğlu tarafından hayata geçirilmiş, projelendirilmiş bir iş. İyi olanları, örnekleri almak, çoğaltmak yaygınlaştırmak ve standartlaştırmakla ilgili bu dönem yeni bir anlayışımız var. Bu konuda Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız GökanZeybek’in, SODEM’in büyük emekleri var. Ve Gölge Bakanımız, Aile ve Sosyal Hizmetlerden Sorumlu Gölge Bakanımızın alanına giren bu projede birlikte çalıştılar. İzmir’den bu iyi örnek alındı, standardize edildi, logotasarımları yapıldı ve İstanbul Büyükşehir’le ve AtaşehirBelediyemizle birlikte bu mekanda artık ilk bayrağı çekme ve start’ı verme zamanı geldi. Bu bayrağı gördüğünüzde ne görüyorsunuz? Esatpaşa Mahallesi Emine Saadet Çarmıklı Çocuk Etkinlik Merkezi’nde hayat, engellilerin önüne mekansal bir engel çıkaramayacak artık burada. Ne olması gerekiyorsa engelli dostu bir binada, o bu binada var. Ve biz arkamda gördüğünüz bayrağı bu binaya çekerek engellilere, yakınlarına ve vatandaşlarımıza diyoruz ki; ‘Bu bina engelli dostu bir binadır. Mekansal engeller, düşünsel engeller ve yönetimsel engeller bu binada kaldırılmıştır.’ Bunun için tabii ilk akla gelen soru; görme engelli bir vatandaşımız bu binaya yaklaştığında bu bayrağı nasıl görecek? Onunla ilgili de gerekli çalışmaları başlattılar. En kısa zamanda bu bayrağın bulunduğu yerde, bu bayrağı sembolize eden işitsel bir uyarı duyulacak. Hatta ben bunun görme engellilerin kullandığı bir cep telefonu programı var, programları var. O programlarla uyumlu hale gelmesini, binaya yaklaşan görme engellinin cep telefonuna bir bildirim gitmesini, bir müziğin gitmesini, yakında böyle bir bina olduğunu ve o binanın kırmızı bayrak taşıdığının da mutlaka projelendirilmesi gerektiğini konuştuk. Bunu da en kısa zamanda takip edeceğiz ve hayata geçirilmesini sağlayacağız.

ENGELLİ MAAŞI, AÇLIK SINIRININ YARISINDAN BİLE AZ

Türkiye’de son olarak üç yıl önce resmi rakamlar açıklandı. 5 milyon 841 bin engelli var. Ama buna da engelli derneklerinin itirazı var. Onların çalışmalarına göre bu sayı, güncel sayı 10 milyonu aşmış durumda. Parti olarak her fırsatta engelli örgütleri ile bir araya geliyor, onların sorunlarını gündeme  getiriyor, çözüm önerilerini hep birlikte tartışıyoruz. Kendi iktidar alanlarımızda hayata geçiriyoruz, Meclis’te de bu meselelerin takipçisi oluyoruz. 5378 sayılı Engelliler Kanununun yürürlüğe konulduğu 2005 yılından bu yana engellilerin eğitim, sağlık, istihdam, sosyal güvenlik ve erişebilirlik alanlarındaki haklarında halen daha erişemedikleri çok fazla hak var. Bu düzenlemelerin maalesef kağıt üstünde kaldığını hep takip ettik. Açlık sınırının yarısından bile az olan engelli maaşları, geçim sıkıntısı ve sosyal eşitsizliğin aşılamaması, yapılacak daha çok işimizin olduğunu gösteriyor. Avrupa’da da bu bir eleştiri konusu. Her dört engelliden üçü istihdamda. Yani Avrupa’da engellilerin istihdamında yüzde 25’lik bir zafiyet var. Yüzde 75’i istihdamda. Ama maalesef Türkiye’de bu rakam yüzde 50 noktasında. Yani Avrupa’dakinin tam iki katı. Ve ülkemizde engelli yurttaşlarımızın yarısı işsiz. Her dört engelliden üçü yoksulluk ve sosyal dışlanmışlık riski altında. Türkiye’de lise ve üzeri eğitim kurumuna devam eden engelli oranı maalesef yüzde 10’un altında. Otizmli bireylerin yüzde 94’ü örgün eğitime ulaşamıyor durumda. Engelliye hakkını vermek yerine, bir sadaka kültürünü yerleştiren bir iktidar anlayışıyla maalesef karşı karşıyayız. Onları yardım edilmesi gereken pasif varlıklar olarak tanımladılar. Hepimiz utandıracak şekilde. Erişim bir hak, bağımsız yaşam bir haktır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunu savunuyoruz ve savunmaya da devam edeceğiz. Yapmış olduğumuz Engellilik Çalıştayı’nda ve Engelsiz Yaşam Çalıştayı’nda ortaya koyduğumuz hedeflerin birer birer hayata geçtiğini memnuniyetle takip ediyorum. Ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin yürüttüğü program çalışmalarında da Cumhuriyet Halk Partisi’nin engellilerle ilgili kendi vizyonuyla, engelli derneklerinin talepleriyle, Avrupa’daki, dünyadaki iyi örnekleri de takip ederek çok önemli hedefleri, iktidar hedefimiz olarak ortaya koyduğumuzu, iktidarımızda bunların teker teker hızla hayata geçirileceğini ümit ediyorum. Bu bayrak Ataşehir’denbaşlayarak, Esatpaşa Mahallesi’nden başlayarak göndere çekilecek. Bundan sonra başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, İstanbul’daki belediyelerimizin olmak üzere Türkiye’deki tüm Cumhuriyet Halk Partili belediyelerde adeta harita üzerinde de takip edeceğimiz şekilde, tüm Türkiye’de kırmızı gelinciklerimiz açacak ve bu bayrağın bulunduğu hizmet binalarına hızlı bir şekilde kavuşacağız. Bu konuda belediyelerimizde bir pozitif rekabet yaratmış olacağız.

YEREL YÖNETİMLER ÜZERİNDEKİ VESAYET BASKISI KALKMALI

Bugün Sayın Erdoğan grup konuşması yaptı. Konuşmasında Yerel Yönetim Yasası’nı yeniden görüşme teklifinde bulunmuş. Gerçekten bu çok uzun süredir Sayın Zeybek tarafından gündeme getiriliyor. Tüm siyasi partilere bu konuda ziyaretlerde bulunuldu. Sayın Bakanla yaptıkları ziyaretlerde konuşuldu. Bu yasanın mutlaka elbirliğiyle ve AK Partili, MHP’li, CHP’li, İYİ Partili, Yeniden Refahlı, DEM’libelediye başkanlarının müşterek görüşleri ve talepleri alınarak, yerel yönetimler güçlendirilerek, üzerlerindeki vesayet baskısı ortadan kaldırılarak, hayata geçirilmesi lazım. Tabii bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi’nin yaptığı yapıcı uyarılar dikkate alınmadığı için, ortaya çıkan sistemik zorluklar bir yana, bir yandan Erdoğan’ın belediyeler üzerindeki siyasi baskılarını ortadan kaldırması lazım. Erdoğan’ın teklifine ‘elbette’ diyoruz. Bir yasa çalışacaksa, hep birlikte oturulur çalışılır. Ama önce İstanbul’a yolladığınız bir siyasi var. İstanbul’da Çağlayan Adliyesi’nde İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olarak. Dünyanın hiçbir yerinde başsavcılar siyasi olmaz. Bu Başsavcı geçmişte İstanbul’da çok tartışmalı kararlar alan bir ağır ceza reisiydi. Çok yanlış işler yaptı. Mahkeme mahkeme gezdirdiniz, adaleti katlettirdiniz. Sonra alıp ödüllendirdiniz. Nereye gitti? Bakan Yardımcılığına, siyasi bir pozisyona. Bu kişiyi Ekim ayının ilk yarısında alıp İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı yaptınız. Anayasa açıkça diyor ki, ‘yapamazsınız.’ Yani bir hakim ya da bir savcı siyasi bir göreve giderse, hatta aday olursa, hatta aday adayı olursa. Ne yaptı? Tuttu bir tane savcı bir partiden aday adayı oldu, bir daha dönemiyor. Ama siz bir hakemi en siyasi makam olan Bakan Yardımcılığı makamına getirdiniz. Ama Anayasa yazılırken Bakan Yardımcılığı yoktu diye aday adaylığında yasak olan görevi yapan kişiyi alıp İstanbul’a Cumhuriyet Başsavcısı yaptınız. Bu olmaz. Bu kişi talimatınızla siyasi bir operasyon yürütüyor.

ERDOĞAN’IN ATTIĞI ADIMA CEVABIMIZ ŞUDUR...

Bakın Ataşehir Belediye Başkanı ve Kartal Belediye Başkanı Onursal ve Gökhan Başkan yan yana oturuyorlar. Yanlarında birçok belediye başkanımız da var. İkisinin birer belediye başkan yardımcısı ve toplam sekiz belediyede 10 belediye meclis üyemiz güya ‘Cumhuriyet Halk Partili belediyeler, batıdaki Kürtleri belediye meclislerine taşıyıp, onlara temsiliyet hakkı verdiler’ diye tanımlanan, güya suç olan, son derece demokratik bir adımdan dolayı… Yani ‘Ataşehir’deKürtler var, onların bir kanaat önderini bulalım. Onu belediye meclisimize koyalım. Hem biz Kürtlerden oy alalım, hem de Kürtler kendilerini belediyede temsil ediliyor hissetsinler.’ Bu işi yapan kim? Vallahi Onursal Adıgüzel değil. Bu işi yapan Gökhan Yüksel değil. Bu işi yapan biziz. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Merkezi. ‘Kent uzlaşısı’ denen laf, DEM’insözü. Biz onu da kullanmıyoruz, ‘Ataşehir ittifakı’ diyoruz. Belediye listelerimizde eski AK Partililer var, AK Partililerin eski seçmeninden oy alalım diye. MHP’liler var, İYİ Parti’ye yakın isimler var ve geçmişte DEM’de siyaset yapmış bir belediye meclis üyesi var. Bunu suç gösterip operasyon yaptılar. DEM demeye utandılar, başka isim koydular. Aldılar içeriye koydular arkadaşlarımızı. Şimdi bu Mayıs ayının sonunda yargılamalar var, 22’sinde, 24’ünde. Arkadaşlarımızın bir an önce serbest kalmasını bekliyoruz. Yahu Abdullah Öcalan’ın kurduğu parti… Ne o? PKK. DEM değil, PKK. O parti ile müzakere yürütüyorsunuz. Abdullah Öcalan’a ağız dolusu teşekkür ediyorsunuz. PKK’lıların yaptığı faaliyetler son buluyor, onlara Ceza Kanunu’nda düzenlemeler konuşuyorsunuz. ‘Bir kısmı oraya gidecek, bir kısmı buraya gidecek. Bir kısmı gelecek…’ Geçmişte PKK’da da değil, DEM’de siyaset yaptı diye belediye meclis üyemizi ya da Halkların Demokratik Kongresi toplantısına katıldı diye… Oranın bir terör örgütü olmadığına dair onlarca mahkeme kararı var. Belediye meclis üyelerimizi içeride tutuyorsunuz, başkan yardımcılarımızı içeride tutuyorsunuz. Bunun iler tutar tarafı yoktur. Erdoğan’ın bugün attığı adıma cevabımız şudur: Adım atacaksanız, bütünsellik içinde, adil, adaletli bir adım atın. Tutuksuz yargılama istiyoruz bütün arkadaşlarımız için. TRT’den canlı yayın istiyoruz. Çünkü TRT iftiraları veriyor, yanıtlarını vermiyor. Canlı yayında yargılama istiyoruz. Hodri meydan. Biz arkadaşlarımıza güveniyoruz, onlara kefiliz. Haydi bakalım TRT, kendine güveniyorsan… İftiraları akşamleyin, bütün gece döndürüyorsun. Cevapları dinleyin de utanın bakalım.

TEK UMUDU İNSANLARI ÇOLUĞU ÇOCUĞU İLE TEHDİT ETMEK

Bugün 55’inci gün ve Tayyip Bey 55 gün önce dedi ki bana ‘En geç bir ay sonra, insan içine çıkamayacaklar.’ Allah’a şükür Esatpaşalıların gözünün içine bakıyorum, onların arasındayım. ‘Birbirlerinin yüzüne bakamayacaklar.’ Bak bütün belediye başkanlarım yan yana ve birbirimizin yüzüne, gözüne bakıyoruz. Yarın Ekrem Başkan’ı Silivri’de ziyaret edeceğim. Selamınızı götüreceğim. Sizin gözünüzün içinden aldığım selamı, Ekrem Başkan’ın gözünün içine baka baka söyleyeceğim. Ne oldu? 55 gün geçti, bir ay sonra dediği iş olmadı. Ama şimdi bugün yeni bir şey söylüyor. Güya ispatlayacaklardı. Şimdi diyor ki ‘Bir suç örgütü ortaya çıktı. Bu suç örgütünün başı İstanbul’da, kolları Anadolu’da bir ahtapot gibi. Bazı kolları yurtdışında, milli güvenliğe bile tehdit oldukları ortaya çıktı.’ Hani bir ay içinde çıkacaktı? Ne çıktı? Hangi belge, bilgi çıktı? Bir tek umudun var; insanları çoluğuyla, çocuğuyla tehdit edip ‘İtirafçı ol’ diye iftiracılığa zorluyorlar. Onu da başaramadılar. Oradan bir tane ifade almış, bir şey yok. Buradan bir tane ifade almış, bir şey yok. Olsa ne yazar? Sen tutup adama, kadıncağıza ‘30 yıl seni içeride tutarım. Ama at iftirayı Ekrem’e çocuklarının yanına koş’ deyip de bunu içeride bulunan 100’e yakın kişi defalarca söyleyip de içinden biri yılıp da evladı için, hasta anasına kavuşmak için senin iftiranı itiraf diye imzalasa ne yazar? Sen milletin gönlünde artık beraat etmiş olan Ekrem İmamoğlu’nu iftiralarla mahkum edemezsin. Olmayacak bu. Açık açık söyleyeyim.

BAHÇELİ’YE TEŞEKKÜR ETMİŞ, BİZE TAKDİRNAME VERECEK AKLI SIRA

Bugün Sayın Erdoğan çıkmış, ‘Efendim Özgür Özel’i takdir ediyorum süreçteki tutumuyla. Devlet Bahçeli’ye teşekkür vermiş, bize takdirname verecek aklı sıra. Diyor ki, ‘Tutumuyla…’ Bak kardeşim ben Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı’yım. Benden önceki de ondan önceki de ondan önce ki de… İlkinden sonuncusuna biz tutarlı adamlarız. Biz joystick’le yönetilen siyasetçiler olmadık, olmayız. Bizim bir yerde düğmemiz yok; basılınca ‘Ak’ diyelim, öbürüne basılınca ‘Kara’ diyelim. Biz tarihsel bir tutarlılık içinde, Kürt meselesinin demokratik yollardan halledilmesini savunuruz. Kimseye haksızlık yapılmasın, eşitsizlik yapılmasın. Türk’ü de Kürt’ü de, Alevisi de Sünnisi de tam olarak eşit olsun. Bugün herkesten vergi toplarsın, caminin masrafını ödersin, cemevinin ödemezsin. İmama maaş verirsin, müezzine maaş verirsin. Ama dedeye gelince onu din görevlisinden saymazsın. Vergi alırken herkes eşit, askerlik yaparken herkes eşit. Hizmet yaparken Aleviler daha az eşit, hizmet yaparken Kürtler daha az eşit. Bunlar doğru işler olmadığı için biz deriz ki, ‘Demokrasi olsun. Herkese eşitlik olsun. Kimseyi ne ayrıcalıklı, ne de eşitsiz bir konuma koymayalım. Herkes eşit olsun.’ Dün açıklandı, biz diyoruz ki ‘Silah bırakılacaksa eyvallah. Şehit gelmeyecekse ne güzel. Analar ağlamayacaksa başımızla birlikte. Kan akmayacaksa memnun oluruz. Bununla ilgili demokrasiyi savunuruz.’ Tutmuş, bana diyor ki, ‘Takdir ederim, makdir ederim.’ Yahu takdirlik, teşekkürlük bir durum varsa, dön bir senin ortağına bakalım. Bundan önceki çözüm sürecinde, biz aynı şeyleri söylüyorduk. Kemal Bey aynı şeyleri söylüyordu. Ondan önce 1989 Kürt raporunda CHP, SHP aynı şeyleri söylüyordu. Tarihsel tutarlılık içindeyiz. Ama senin ortağın geçen çözüm sürecinde sana ip atıyordu. Sen de ona ‘Kandan beslenen vampir’ diyordun. Şimdi o günkü çözüm sürecindeki tutumu doğruysa bugünkü tutumu yanlış, 180 derece. Eğer bugünkü doğruysa o günkü tutum yanlış. Biz o gün tarihte yine durduğumuz yerde duruyorduk. Bizi dinleseydin, Meclis’e getirseydin, hiçbir partiyi dışlamasaydın, tutamayacağın sözler vermeseydin, şeffaf olsaydın, toplumsal mutabakat arasaydın. Burada gaziler ve şehitler. Biraz önce şehit ailelerinin başkanı geldi, ‘Teşekkür ederim tutumunuzdan dolayı’ diyor. Onların gönlünü kıracak işlere kalkışmasaydın, o günden sonra hendek olaylarında 250, bugüne kadar 2 bin 500 şehit gelmezdi. O gün o süreci yönetemeyen Erdoğan, o sürece karşı çıkan Bahçeli bugün gelmişler millette takdirname, teşekkürname dağıtıyorlar. Bakın biz durduğumuz doğru yerdeyiz. Bir ayağı dışarıda, bir ayağı içeride. Suriye’yi ayrı planlayan, İsrail ile pazarlık yapıp Filistin’i yalnız bırakan, Türki Cumhuriyetler’in Güney Kıbrıs’ı tanımasına dahi ses çıkaramayan, uluslararası ölçekte çirkin pazarlıkların buradaki temsilcilerine diyoruz ki, ‘Millet bizi biliyor, bize güveniyor. Demokratik adımlar atarsanız, sorunları çözerseniz buradayız. Kirli ve gizli pazarlıklarla Kıbrıs’ı, Filistin’i, vatanı satarsanız tam karşınızdayım kardeşim.’ O yüzden 180 derece terse gidenlerin siyasetiyle, geri vitesçilerle birlikte değil; milletimizle birlikte çözümü de barışı da savunmaya devam edeceğiz. Doğru zemin Meclis’tir.

ÖZGÜRLÜK İSTİYORUZ

Özgüvenimiz yüksektir. Arkadaşlarımız için de tüm siyasi tutsaklar için de Ekrem Bey için de mutlaka ve mutlaka Ümit Özdağ için de Selahattin Demirtaş için de özgürlük istiyoruz. Serbestçe yapılacak özgür bir seçimde millet Cumhurbaşkanı kim olacaksa onu seçsin, onu istiyoruz. Başka hiçbir şey istemiyoruz. Bugün akşam ben Silivri’deyim. İstanbul’un bütün demokratlarını; Silivri’de bulunan Ümit Özdağ’a sahip çıkmak isteyen Zafer Partilileri de ‘Bu süreçte demokrasi olsun, bütün tutsaklar serbest kalsın’ diyen DEM Partilileri de Cumhuriyet Halk Partilileri de hep birlikte demokrasiyi savunmak, Silivri zindanlarına sesimizi duyurmak, karşımızdaki otoriter rejime demokrasi ittifakı olarak karşı çıkmak üzere 20.30’da Silivri’ye davet ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun. En iyi günlerde görüşeceğiz. Hep beraber başaracağız. Hep beraber kazanacağız.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
aohbet islami chat omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat plastik çember