Devlet Bahçeli: Gerekirse vekiller İmralı’ya gitsin
Devlet Bahçeli: Gerekirse vekiller İmralı’ya gitsin
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli TBMM’de partisinin grupmtoplantısında konuştu.
Konuşmasında yeni dönem Meclis açılışına katılmayan Cumhuriyet Halk Partisi'ni eleştiren Devlet Bahçeli, "Türkiye Büyük Millet Meclisi, boykot ve protestolara sahne olacak, ucuz ve uçuk ayak oyunlarına alet edilecek; egoları şişkin, hırs ve ihtirasları kabarık siyasi tufeylilerin tahrip ve tahriklerine maruz kalacak bir yer değildir. Yeni yasama yılının açılış oturumuna sudan bahaneleri ileri sürerek katılmayan, Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşmasına tahammülsüzlüğün yanında aziz milletimizin iradesine saygısızlıkta üst bir faza geçen Cumhuriyet Halk Partisi gene baltayı taşa vurmuştur.
Dipsiz çelişkilerde bocalayan CHP gafil cüretkarlığıyla yanlışı savunacak basit ve bayağı gerekçelere sığınmayı, devamında bunlarla avunmayı tercih etmiştir. Elbette kendi düşenin ağlamaya, dövünmeye, sızlanmaya hakkı yoktur" dedi.
1 Ekim 2025 tarihinde Meclis’in açılışında yapılan özel oturumun hemen ardından TBMM Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş’un davetine katılan Genel Başkanların yan yana oturmalarıyla ilgili de konuşan Bahçeli, "İktidarıyla muhalefetiyle birlikte teşekkül eden tek kare fotoğrafa milli iradenin özlemleri yansımıştır. Her parti, her milletvekili, her siyaset insanı Türkiye sevdasının ortak paydasında buluştuktan sonra üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur. Yapmak varken yıkmanın ne manası vardır? Kucaklaşmak varken kutuplaşmanın kime ne faydası olacaktır? Yapıcı olmak duruyorken yakmanın, kırmanın, diyalog köprülerini havaya uçurmanın, sorarım sizlere getireceği ve sağlayacağı nelerdir?" dedi.
Devlet Bahçeli'nin sözlerinde öne çıkanlar şöyle:
CHP’nin mahkeme kapılarına yüz sürmesi öncelikle kendi iç meselesidir. Ne var ki bu partiyi kasıp kavuran siyasi kriz günbegün çıta yükseltmektedir. Mahkeme kararları, YSK’nın çıkışları, karşılıklı suçlamalar bölünme aşamasına doğru kayan bir CHP tablosunu gün yüzüne çıkarmaktadır. İtirafçı CHP’lidir, iddia sahibi CHP’lidir, müşteki CHP’lidir, fail CHP’lidir.
Ne tuhaf, CHP’de kılıçlar çekilmiş, ortak akıl kaybolmuştur. CHP yönetiminin her önüne geleni suçlaması doğru ve omurgalı bir tavır değildir.
Aynada başka bir şey görmek istiyorlarsa aynayı değil aynanın karşısındaki görüntüyü değiştirmeleri en makul tercihtir.
CHP’nin istikrarsızlığı, tarihsel çizgisinden derin kopuşu Türk siyaset ve demokrasi hayatını olumsuz etkileyecektir.
CHP’nin içinde bulunduğu kaos Türk siyaseti, bu partinin geleneği ve geleceği açısından esef vericidir, yürek yaralayıcıdır.
Ancak CHP’nin hesabını vermesi gereken, hatta yüzleşmesi kaçınılmaz olan korkunç nitelikli rüşvet ve yolsuzluk iddiaları vardır ve ortadadır.
Özgür Bey’in savcı ve hâkimlerimizle uğraşması, her vahim iddiayı siyasileştirerek karalaması, meydan meydan dolaşarak zehir aşılaması suçluluk psikolojisinin yansımasıdır.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi rüşvet ve yolsuzluğun pençesinde, eko-sistemin esareti altındadır. Yüzleşmek için özgüven, gerçekleri kabullenmek için de siyasi ahlak ve dirayet gerekmektedir. CHP’nin belediyelerde dönen gayri meşru ilişkilerin hesabını vermesi şarttır.
Türk yargısına güvenimiz tamdır, iddianamelerin süratle ikmal edilerek adil yargılama sürecinin derhal başlaması da samimi dileğimizdir.
Gazze’deki soykırım ve insani felaket dünyayı ayağa kaldırmıştır.
Bilhassa Gazze’ye insani yardım malzemesi götürmek amacıyla yola koyulan “Küresel Sumud Filosu” Siyonist kuşatmayı sarsmış ve uluslararası sularda uğradığı terörist saldırıya rağmen direniş umutlarını kamçılamıştır.
Alçakça gözaltına alınan 36’sı Türk vatandaşı 137 aktivistin yoğun girişimler sonucunda Türkiye getirilmesi müessir bir başarıdır ve emeği geçen kim varsa tebrik etmek hepimizin görevidir.
Birleşmiş Milletler’in üye ülke sayısı 193’tür. Bunun 157’si Filistin’i tanımıştır. Soykırımcı İsrail tecrit edilmiştir. Bu yılki Genel Kurul’da pek çok ülke Filistin’i tanımıştır. Bu vesileyle hepsine teşekkür ediyor, tebriklerimi iletiyorum.
Hazırlanan 20 maddelik Gazze Planı günlerdir Türkiye ve dünya gündemindedir.
Bu Plan’a Hamas’ın müspet yaklaşımı, ayrıca müzakereye yeşil ışık yakması en azından silahların susması, ateşkesin sağlanması, kısmi bir sükûnetin vasat bulması adına memnuniyet vericidir.
İsrail ile Hamas arasındaki savaşı sonlandırması ve Gazze Şeridi’nde barış ortamının yeşermesine kapı aralaması ümit edilen Plan’ın dolaylı müzakereleri için adres Mısır’dır.
Şunu açık yüreklilikle ifade etmek gerekirse, İsrail hem insanlığın hem de barış umutlarının düşman odağıdır.
Mısır’daki müzakerelerin kesintiye uğraması, İsrail’in savaş, şiddet ve soykırıma devamı halinde artık zora dayalı her türlü askeri seçenek meşru hale gelecektir. İsrail’in durdurulması masa başında olmuyorsa sahada ve silahla yapılması tarihin kırılma anı olarak karşımıza çıkabilecektir.
Dünya ve insanlık vicdanı sayıları 20 bini aşan çocuk katliamına, toplamda 70 bine yaklaşan masum ölümüne daha fazla sabır gösteremeyecektir.
Terörsüz Türkiye takip ve temini devlet politikasına dönüşen milli ve tarihi bir hedeftir. Bu muteber hedefin can alıcı noktası iç barış ve huzur ortamının sağlam ve sağlıklı esaslara bağlanmasıdır.
Türk ve Türkiye Yüzyılı; aynı zamanda barış, huzur ve kardeşlik yüzyılıdır.
Milletimiz “Terörsüz Türkiye”yle ilgili adım ve atılımların arkasındadır. Kaldı ki bu hedefe ulaşılmasıyla birlikte kazanan Türkiye ve Türk milleti olacaktır.
Menfi ve mütereddit çevrelerin uydurmalarına, iftirayla bezenmiş muhal ithamlarına ne itibar edecek ne de kale alacak hiç kimse yoktur.
Biz “Terörsüz Türkiye” hedefini bütüncül zaman telakkisinin izdüşümünde kombine ve kolektif bakış açısıyla ele alıyor, hayatın ve hadiselerin her veçhesine ışıklar salacağına, yeni bir diriliş momenti olacağına inanıyoruz. Önyargıların düğümlerini çözmek istiyoruz.
Katılaşmış ve kapanmış diyaloglara daha üst bir uzlaşma kümesinde canlılık kazandırmanın amaç ve arzusundayız.
Şayet varsa buğulanan ve buzlanan toplumsal münasebetler ağını birlikte yaşama ve yaşatma temelinde karşılıklı anlayış, saygı, sevgi, fedakarlık, empati ve bağlılıkla yeni baştan kuracağımızı değerlendiriyoruz.
Kim ki “Terörsüz Türkiye”den rahatsızsa bir kuraklık, bir karanlık, bir acziyet içindedir.
Bu hedef soysuz bir çağdaşlığın fevkinde çağlar üstüdür.
Hedef büyüktür, taviz, tehir ve teslimiyet ise asla yoktur. Türkiye kutlu bir doğum arifesindedir. Bu doğumun sancıları olabilir, yanlış anlamalar olabilir, bazen sinirler de gerilebilir, hatta temaslar zayıflayarak mesafeler açılabilir.
Fakat sabır, sebat ve soğukkanlılıkla vatan ve millet sevgisinde buluşmamız, aydınlık ve ortak bir geleceğe yürüme kararlılığımız her soru ve sorunla başa çıkmaya kafidir.
Yeter ki samimiyet ve dürüstlük rotasından ayrılmayalım.
Yeter ki dağılmamızı ve bölünmemizi kurgulayan muhasım koalisyona karşı hep birlikte ve kardeşçe göğüs gerelim.
Bizim “Terörsüz Türkiye” hedefine bakışımızın kavramsal ve düşünsel çerçevesi bu şekilde ihata ve ifade edilebilir.
Farklılıklarımızı ortak bir dinamizme çevirebiliriz.
Benzerlikleri bulup daha da sivriltmenin yanında meşhur bir filozofun şu tespit ve teklifine de kulak vermek yararlı olacaktır ki, o mezkur teklif şu şekildedir:
“İnsanların, milletlerin veya grupların ortak noktalarına odaklanmak yerine, onları birbirinden ayıran, genellikle önemsiz görünen sayısız küçük farklılıkları nasıl bereketli hale getirebileceğimizi düşünmeyi öneriyorum.
Korkuları bir kenara bırakalım, korkulukları yıkıp geçelim.
Milli ve üniter devlet çatısı altında kardeşliğimizi ve ekmeğimizi hep birlikte büyütelim.
TBMM’de tesis edilen Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu faal haldedir, toplumun her kesimiyle istişarelerini sürdürmektedir. 13 toplantı yapılmış, 14’üncüsünü de yarın gerçekleştirilecektir. İhtiyaç duyulan siyasi ve hukuki düzenlemelerin yapılabilmesi için geniş ve gerçekçi mutabakat ve müzakere zemini oluşmalıdır.
Meseleye doğrudan veya dolaylı müdahil herkesin söyleyeceği bir fikri veya düşüncesi vardır. Bunları dinleyip en doğru ve güvenli bir yol haritası belirlenmelidir.
Gördüğümüz kadarıyla ve aldığımız bilgiler çerçevesinde böyle yapıldığını da mütalaa etmekten memnuniyet duyuyor, komisyonda görev alan tüm milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
Türkiye’nin istikbal ve istiklal haklarını muhafaza edeceğiz. Milletimizin her ferdi muhteremdir.
Biz’in içindeki sayısız ben’ler milletimizin güzelliği ve zenginliğidir.
Hiç kimseyi ayırmadan, ayrıştırmadan, dışlamadan, ötekileştirmeden; bunun da ötesinde bir ve eşit görerek yeni yüzyılda mucizelere imza atacak sosyal, siyasal ve ekonomik doğruluş iradesini ihyanın peşindeyiz.
Terörsüz Türkiye, kucaklaşmanın sadırdan satıra, kuvveden fiile, retorikten pratiğe, düşünceden eylem ve erdem safhasına geçişini simgelemektedir.
Türk ile Kürt arasına saçılmak istenen emperyalizm menşeli nifak tohumlarının çürütülmesi, bu kutlu kardeşlik hukukunun arasına dikilmek istenen ayrımcılık bariyerlerinin yıkılıp atılması “Terörsüz Türkiye” hedefinin asıl ve esas amacıdır.
Nitekim amaç hasbidir, harbidir, haysiyetlidir ve hakikat temeline dayalıdır.
Bakınız, Kürt kardeşlerimin terörle uzaktan yakından bağ ve bağlantısı yoktur. Farklı saik ve sebeplerle aldanıp kandırılan, fakat suça karışmamış, silahlı bir eylemde bulunmamış kim varsa gelip ailesiyle kucaklaşmalıdır. Silah varsa siyaset yoktur.
Siyaset olacaksa, siyaset yapılacaksa silahların tamamı yakılmalıdır.
Bizim kaybına göz yumacağımız, heba ve israf edeceğimiz tek bir insanımız yoktur.
Türkiye Cumhuriyeti haşmetlidir, bunun yanında şefkatlidir.
Cumhuriyet’in yeni yüzyılında milli birlik ve dayanışma ruhumuzun gücüne güç katmamız gerekmektedir.
Nitekim Kürt kardeşlerimin fazilet ve feraseti iç ve dış komploları püskürtecek seviyededir.
Biz hep birlikte Türkiye’yiz, hepimiz Türk milletiyiz.
Ayrılıkçı emeller, ayrımcılığı tahrik ve teşmil eden entrikacı hevesler çöpe atılacaktır.
Bu coğrafyada var olmanın, hür ve müstakil yaşamanın gerek ve yeter şartı da budur.
Millet olmak demek; mihnet ve melanete yüz çevirmek, kültür, demokrasi ve tarih sacayağında bayraklaşmak demektir.
Türk’üyle Kürdü’yle, Alevi’siyle Sünni’siyle Türk milleti çok şükür bunu başarmıştır.
Kürt kardeşlerim terörün en fazla ceremesini çeken, bedelini en çok ödeyen, ağır sonuçlarına ziyadesiyle katlanan hazin ve hüzün dolu bir maziye sahiptir. Bu maziyi parlak bir gelecekle tamir ve telafi etmek öncelikli sorumluluğumuzdur.
Ahlakta biriz, akılda biriz, anıda biriz, acıda biriz, duada biriz, cephede biriz, bağda biriz, bahçede biriz, tarlada biriz, camide biriz, cemevinde biriz, tarihte biriz, gelecekte de bir olmanın hedefindeyiz; o zaman biri ikiye bölmek, biri ikiye ayırarak örselemek kimin harcı, kimin haddidir?
Eğmeden bükmeden söylemeliyim ki, PKK’nın kurucu önderliği elini taşın altına koymuştur. 27 Şubat Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın hitamında PKK 12 Mayıs’ta silah bırakmış ve örgütsel varlığını lağvetmiştir.
11 Temmuz’da bir grup PKK’lı silahlarını yakmıştır.
Ne var ki Suriye’nin kuzey doğusunda tesir alanı bulunan SDG/YPG henüz silah bırakmamış, 27 Şubat İmralı çağrısına riayet etmemiştir. Halbuki İmralı’nın çağrısı PKK’nın yanı sıra bölücü terörün tüm bileşenlerini kapsamaktadır. En azından bizim anladığımız böyledir, yorumumuz bu doğrultudadır.
Beklentim şudur: PKK’nın kurucu önderliği SDG/YPG’ye direkt aynı mahiyet ve muhtevada bir çağrıda bulunarak, Şam yönetimiyle imzalanan 10 Mart tarihli mutabakata uyulmasını istemelidir.
Esad rejiminin devrilmesinden sonra ilk kez yapılan Halk Meclis’i seçimlerinin demokratik istikrar içinde yeni dönemin, yeni siyasi ve toplumsal mekanizmanın ağırlık merkezi olması yönünde fikir birliği hasıl olmuşken; Rakka, Haseke ve Süveyda’nın bunun dışında kalması 10 Mart Mutabakatının ruhuyla çelişmektedir.
Gerekirse Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda görev yapan milletvekillerinden bir grup İmralı’ya giderek yüz yüze görüşme sağlamalı, mesajlar ilk ağızdan alınmalı ve kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Bunda çekinilecek bir husus görmüyorum. Bizi bağlayan açıklama 27 Şubat İmralı açıklamasıdır. Bu açıklamanın güncellenerek daha detaylandırılması ve çerçevesinin genişletilmesi hayırlı gelişmelere yol açacaktır.
Terörsüz Türkiye, tereddütsüz Türkiye’dir.
Terörsüz Türkiye, güçlü ve güvenli Türkiye’dir.
Terörsüz Türkiye, muasır ve müreffeh Türkiye’nin müjdesidir.
Terör sorununu çözeceğiz, bölücülük damarını kesip atacağız.
Siyasi, ekonomik ve hukuksal reformlarla toplumsal ahenk ve adaleti inşallah tam manasıyla inşa edeceğiz.
Şehit ailelerimiz kaygılanmasın. Gazilerimiz korkuya kapılmasın. Onların başlarını kesinlikle öne eğdirmeyeceğiz. Pazarlık içinde değiliz. Al-ver sürecine tamamıyla kapalıyız.
Türkiye’nin egemenlik hukukunu, Cumhuriyet’in kurucu ve kuruluş felsefesini zayıflatacak hiçbir yanlışın içinde Cumhur İttifakı olarak yer almayız, alamayız, almayacağız.
Maksadımız milli birlik ve kardeşliğimizi, bunun yanı sıra iç cephemizi tahkimini ve taçlanmasını sağlamaktır.