DEM Parti heyeti Silivri’de

Siyaset 19.06.2025 - 18:54, Güncelleme: 19.06.2025 - 19:11
 

DEM Parti heyeti Silivri’de

DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan ile Demokratik Yerel Yönetimler Kurulundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Rüştü Tiryaki; Silivri Cezaevi'nde Ekrem İmamoğlu, Bekir Kaya, Ahmet Özer, Resul Emrah Şahan, Can Atalay, Ercüment Akdeniz, Halil Aksoy, Nesimi Aday ve Ahmet Saymadi ile görüştü.
Eş Genel Başkanlar görüşmelerden sonra basın mensuplarına yaptıkları açıklamada şunları söyledi: Bakırhan: Bugün Sayın İmamoğlu ve diğer davalarda yargılanan belediye başkanları, milletvekili ve siyasi tutsaklarla bir dizi görüşmeler yaptık. Cezaevlerini çok uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Cezaevlerinin en büyük kanayan yarası, uzun tutukluluk ve adil olmayan yargılamalardır. Görüştüğümüz bütün arkadaşlarımızın en temel sorunlarından birisi buydu. Umarım önümüzdeki dönemde tutuksuz ve adil yargılamalar olur, siyasi davalar son bulur. Ama bütün bu olumsuzlukların yanında çok olumlu şeyler de oldu. Başta Sayın İmamoğlu olmak üzere görüştüğümüz bütün tutsaklar, yürüyen bu süreci önemsediklerini, desteklediklerini; bu sürecin başarıya ulaşmasının Türkiye’nin yararına olacağını; bu sürecin başarıya ulaşması için üzerlerine düşen herhangi bir şey varsa seve seve yerine getireceklerini söylediler. Çeşitli sebeplerle, siyasi sebeplerle içeride bulunan siyasi tutsakların bu düşünceyi dile getirmesi bizi çok umutlandırdı, çok sevindirdi. Normalde cezaevinde bulunan insanlar daha negatif yaklaşırlar bu sürece. O nedenle biz bu düşünceyi çok kıymetli bulduk. Umarım önümüzdeki dönemde sadece siyasi tutsaklar değil, toplumun da desteklediği bu süreç için her birimiz üzerimize düşen görev ve sorumluluğu yerine getiririz. Ortadoğu’daki gelişmeler de bu sürecin başarıya ulaşması için bize büyük bir sorumluluk yüklüyor. Bu sorumluluğu yerine getirerek ve tutsakların belirttiği sorunları da gidererek daha demokratik ve barışçıl bir süreci; siyasi davaların olmadığı, hukukun tarafsız ve bağımsız uygulandığı, en ufak meselede tutuklu yargılamanın olmadığı, kayyımların olmadığı bir süreci hep birlikte yaşarız. Arkadaşların çok selamı vardı, sağlıkları ve moralleri gayet yerindeydi. Biz onları merak ettik, sorduk ama onlar bize süreci sordular. “Süreç biraz ağır ilerliyor” dediler. Bunlar gayet kıymetliydi, değerliydi. Aracılığınızla kamuoyuyla paylaştım. Teşekkür ederim. Hatimoğulları: Bugün Sayın Ekrem İmamoğlu ile birlikte toplamda 9 mahpus arkadaşı ziyaret ettik. Başkanımızın da ifade ettiği gibi; siyasi saiklerle, sadece seçilmiş oldukları için ve siyasi görüşlerinden dolayı cezaevinde bulunan, farklı dosyalardan yargılanan 9 kişiyi ziyaret ettik. Sayın İmamoğlu’nun dışarıya gönderdiği mesajlar da oldu. Kendisi bütün Türkiye halklarına selam ve sevgilerini gönderdi. Özellikle Sayın İmamoğlu’nun somut olarak ifade ettiği birkaç hususu burada ifade etmek isterim. “Türkiye’de yaşanan ekonomik krizler ve antidemokratik uygulamalar ile özellikle bölgede başlamış olan İran-İsrail savaşının negatif atmosferi içinde bizi en fazla umutlandıran, en fazla heyecanlandıran şey şu anda Türkiye’de barışı konuşuyor olmamızdır” dedi. Bu çok önemli bir vurgu gerçekten. Yine önemli vurgulardan birisi de barış ve demokrasinin birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğuydu. Hakikaten bu sürecin başından beri, özellikle Sayın Öcalan yapmış olduğu çağrıda tam da bunu ifade etmiştir. Bu çağrının adı Barış ve Demokratik Toplum Çağrısıdır. Çünkü biz biliyoruz ki bir ülke demokratikleştikçe barışı, barışı tesis ettikçe de demokrasiyi sağlar. Sayın İmamoğlu’nun, “Ayrımcılık Türkiye’ye yakışmaz, ülkede acı yaşayan her yeri tedavi etmek durumundayız” mesajı da çok önemli ve anlamlıydı. İç cepheyi tahkim etmek, Türkiye'deki bütün farklılıklara yaşam hakkı tanımakla mümkündür. Demokrasinin de asgari koşulu budur. DEM Parti olarak, barışa bu kadar yakın olduğumuz bir dönemde, başkanımızın da ifade ettiği gibi, barış duygusunu, sevincini ve heyecanını inanın bütün mahpus arkadaşlarda hissettik. Hepsinde bu heyecan, bu umut ve bekleyiş var. Sürecin yavaş gittiğine dair kimi değerlendirmeleri oldu. Bizler de bu sürecin sabırla ve emekle yürütülmesi gerektiğini ifade ettik. Heyet olarak cezaevinde görüştüğümüz bütün mahpuslara süreç hakkında bilgilendirme yaptık, onlarla görüş alışverişinde bulunduk. Bugün mahpushanedeki insanların yaklaşımı çok net olarak şöyle: “Türkiye’deki bütün farklılıkların bir arada olacağı bir barışı hep beraber tesis etmeliyiz” diyorlar. Sayın İmamoğlu da ifade etti. “Hep birlikte bulunduğumuz yerlerde, içeride ya da dışarıda barış için emek vermeye ve çalışmaya hazırız. Bu Türkiye tarihinde yakalanmış çok önemli bir fırsattır. Bu fırsata hep birlikte sahip çıkmalıyız.” Bu yaklaşım gerçekten çok değerli ve kıymetlidir. Yargının bağımsızlığından biraz önce eş genel başkanımız bahsetti. Mahpushanelerdeki arkadaşların en büyük serzenişi, yargının ileri düzeyde siyasallaşmış olması ve seçilmişlere yönelik gerçekleştirilen operasyonlar. Bunlar Türkiye’de antidemokratik uygulamaların en temel göstergeleri. Biz şunu biliyoruz ki seçme ve seçilme hakkı demokrasilerin vazgeçilmez asgari koşullarındandır. Yani seçildikleri için, yani kent uzlaşısında yer aldıkları için, yani demokratik zeminde siyaset yürüttükleri için insanlar mahpushanelerde olamaz. Biz, bütün toplumsal kesimleri ve muhalefeti kapsayan en geniş yelpazedeki barışın bu topraklarda tesis edilmesi ve kalıcı olması için elimizden gelen her türlü çabayı sergileyeceğiz. Hapishanedeki arkadaşların mesajı da bu.  Son olarak şunu söyleyerek bitireyim. Bölgemiz çok acı günlerden geçiyor. Başlayan İran-İsrail savaşı bütün dünyayı etkileyecek bir savaş. Dünya nükleer tehditle karşı karşıya. Bölge ve Ortadoğu’daki gelişmeler ne yazık ki şu anda iç açıcı bir şekilde gitmiyor. İşte, hapishanedeki arkadaşlarımızla yaptığımız görüşmelerde ele aldığımız konulardan biri buydu. Sürecin Ortadoğu’da bu kadar negatif gittiği bir dönemde, Türkiye gündemi ve iç meselelerimiz açısından barışı kurmak, kalıcılaştırmak ve tahkim etmek Türkiye’yi çok daha güçlü kılacaktır. Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye çok daha güçlü bir Türkiye olur. Eşit yurttaşlık hakkı temelinde, demokratik bir zeminde sorunlarını çözmüş bir Türkiye, emin olun ki 86 milyon yurttaşımızı, bizleri gerçekleşme olasılığı çok büyük tehlikelere karşı çok güçlü bir biçimde koruyacaktır. Bu da görüşmelerimizin en temel mesajlarından biriydi. 
DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan ile Demokratik Yerel Yönetimler Kurulundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Rüştü Tiryaki; Silivri Cezaevi'nde Ekrem İmamoğlu, Bekir Kaya, Ahmet Özer, Resul Emrah Şahan, Can Atalay, Ercüment Akdeniz, Halil Aksoy, Nesimi Aday ve Ahmet Saymadi ile görüştü.

Eş Genel Başkanlar görüşmelerden sonra basın mensuplarına yaptıkları açıklamada şunları söyledi:

Bakırhan: Bugün Sayın İmamoğlu ve diğer davalarda yargılanan belediye başkanları, milletvekili ve siyasi tutsaklarla bir dizi görüşmeler yaptık. Cezaevlerini çok uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Cezaevlerinin en büyük kanayan yarası, uzun tutukluluk ve adil olmayan yargılamalardır. Görüştüğümüz bütün arkadaşlarımızın en temel sorunlarından birisi buydu. Umarım önümüzdeki dönemde tutuksuz ve adil yargılamalar olur, siyasi davalar son bulur. Ama bütün bu olumsuzlukların yanında çok olumlu şeyler de oldu. Başta Sayın İmamoğlu olmak üzere görüştüğümüz bütün tutsaklar, yürüyen bu süreci önemsediklerini, desteklediklerini; bu sürecin başarıya ulaşmasının Türkiye’nin yararına olacağını; bu sürecin başarıya ulaşması için üzerlerine düşen herhangi bir şey varsa seve seve yerine getireceklerini söylediler. Çeşitli sebeplerle, siyasi sebeplerle içeride bulunan siyasi tutsakların bu düşünceyi dile getirmesi bizi çok umutlandırdı, çok sevindirdi. Normalde cezaevinde bulunan insanlar daha negatif yaklaşırlar bu sürece. O nedenle biz bu düşünceyi çok kıymetli bulduk. Umarım önümüzdeki dönemde sadece siyasi tutsaklar değil, toplumun da desteklediği bu süreç için her birimiz üzerimize düşen görev ve sorumluluğu yerine getiririz. Ortadoğu’daki gelişmeler de bu sürecin başarıya ulaşması için bize büyük bir sorumluluk yüklüyor. Bu sorumluluğu yerine getirerek ve tutsakların belirttiği sorunları da gidererek daha demokratik ve barışçıl bir süreci; siyasi davaların olmadığı, hukukun tarafsız ve bağımsız uygulandığı, en ufak meselede tutuklu yargılamanın olmadığı, kayyımların olmadığı bir süreci hep birlikte yaşarız. Arkadaşların çok selamı vardı, sağlıkları ve moralleri gayet yerindeydi. Biz onları merak ettik, sorduk ama onlar bize süreci sordular. “Süreç biraz ağır ilerliyor” dediler. Bunlar gayet kıymetliydi, değerliydi. Aracılığınızla kamuoyuyla paylaştım. Teşekkür ederim.

Hatimoğulları: Bugün Sayın Ekrem İmamoğlu ile birlikte toplamda 9 mahpus arkadaşı ziyaret ettik. Başkanımızın da ifade ettiği gibi; siyasi saiklerle, sadece seçilmiş oldukları için ve siyasi görüşlerinden dolayı cezaevinde bulunan, farklı dosyalardan yargılanan 9 kişiyi ziyaret ettik. Sayın İmamoğlu’nun dışarıya gönderdiği mesajlar da oldu. Kendisi bütün Türkiye halklarına selam ve sevgilerini gönderdi. Özellikle Sayın İmamoğlu’nun somut olarak ifade ettiği birkaç hususu burada ifade etmek isterim. “Türkiye’de yaşanan ekonomik krizler ve antidemokratik uygulamalar ile özellikle bölgede başlamış olan İran-İsrail savaşının negatif atmosferi içinde bizi en fazla umutlandıran, en fazla heyecanlandıran şey şu anda Türkiye’de barışı konuşuyor olmamızdır” dedi. Bu çok önemli bir vurgu gerçekten. Yine önemli vurgulardan birisi de barış ve demokrasinin birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğuydu. Hakikaten bu sürecin başından beri, özellikle Sayın Öcalan yapmış olduğu çağrıda tam da bunu ifade etmiştir. Bu çağrının adı Barış ve Demokratik Toplum Çağrısıdır. Çünkü biz biliyoruz ki bir ülke demokratikleştikçe barışı, barışı tesis ettikçe de demokrasiyi sağlar. Sayın İmamoğlu’nun, “Ayrımcılık Türkiye’ye yakışmaz, ülkede acı yaşayan her yeri tedavi etmek durumundayız” mesajı da çok önemli ve anlamlıydı. İç cepheyi tahkim etmek, Türkiye'deki bütün farklılıklara yaşam hakkı tanımakla mümkündür. Demokrasinin de asgari koşulu budur. DEM Parti olarak, barışa bu kadar yakın olduğumuz bir dönemde, başkanımızın da ifade ettiği gibi, barış duygusunu, sevincini ve heyecanını inanın bütün mahpus arkadaşlarda hissettik. Hepsinde bu heyecan, bu umut ve bekleyiş var. Sürecin yavaş gittiğine dair kimi değerlendirmeleri oldu. Bizler de bu sürecin sabırla ve emekle yürütülmesi gerektiğini ifade ettik. Heyet olarak cezaevinde görüştüğümüz bütün mahpuslara süreç hakkında bilgilendirme yaptık, onlarla görüş alışverişinde bulunduk.

Bugün mahpushanedeki insanların yaklaşımı çok net olarak şöyle: “Türkiye’deki bütün farklılıkların bir arada olacağı bir barışı hep beraber tesis etmeliyiz” diyorlar. Sayın İmamoğlu da ifade etti. “Hep birlikte bulunduğumuz yerlerde, içeride ya da dışarıda barış için emek vermeye ve çalışmaya hazırız. Bu Türkiye tarihinde yakalanmış çok önemli bir fırsattır. Bu fırsata hep birlikte sahip çıkmalıyız.” Bu yaklaşım gerçekten çok değerli ve kıymetlidir. Yargının bağımsızlığından biraz önce eş genel başkanımız bahsetti. Mahpushanelerdeki arkadaşların en büyük serzenişi, yargının ileri düzeyde siyasallaşmış olması ve seçilmişlere yönelik gerçekleştirilen operasyonlar. Bunlar Türkiye’de antidemokratik uygulamaların en temel göstergeleri. Biz şunu biliyoruz ki seçme ve seçilme hakkı demokrasilerin vazgeçilmez asgari koşullarındandır. Yani seçildikleri için, yani kent uzlaşısında yer aldıkları için, yani demokratik zeminde siyaset yürüttükleri için insanlar mahpushanelerde olamaz. Biz, bütün toplumsal kesimleri ve muhalefeti kapsayan en geniş yelpazedeki barışın bu topraklarda tesis edilmesi ve kalıcı olması için elimizden gelen her türlü çabayı sergileyeceğiz. Hapishanedeki arkadaşların mesajı da bu. 

Son olarak şunu söyleyerek bitireyim. Bölgemiz çok acı günlerden geçiyor. Başlayan İran-İsrail savaşı bütün dünyayı etkileyecek bir savaş. Dünya nükleer tehditle karşı karşıya. Bölge ve Ortadoğu’daki gelişmeler ne yazık ki şu anda iç açıcı bir şekilde gitmiyor. İşte, hapishanedeki arkadaşlarımızla yaptığımız görüşmelerde ele aldığımız konulardan biri buydu. Sürecin Ortadoğu’da bu kadar negatif gittiği bir dönemde, Türkiye gündemi ve iç meselelerimiz açısından barışı kurmak, kalıcılaştırmak ve tahkim etmek Türkiye’yi çok daha güçlü kılacaktır. Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye çok daha güçlü bir Türkiye olur. Eşit yurttaşlık hakkı temelinde, demokratik bir zeminde sorunlarını çözmüş bir Türkiye, emin olun ki 86 milyon yurttaşımızı, bizleri gerçekleşme olasılığı çok büyük tehlikelere karşı çok güçlü bir biçimde koruyacaktır. Bu da görüşmelerimizin en temel mesajlarından biriydi. 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
aohbet islami chat omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat plastik çember