Özgür Özel: Yargılamaları canlı yayınlayın

Burada İBB iddianamesiyle ilgili konuşan konuşan Özel şunları söyledi: 

Bugün Silivri’deydim. Dün akşam yayınlanan iddianame, aylardır yaptıkları hazırlıklar, sözde gizli olan soruşturmayı sızdırmalar, yandaşlara iddianame hakkında parça parçabilgiler vermeler, daha bu hafta birkaç gün önce yandaş basına bilgiler vermeler… Dün girişilen, devlet televizyonunun, devletin ajansının alet edildiği haysiyet suikastları duruyordu. Ama bugün Silivri’de başta Ekrem Başkan, bütün arkadaşlarımız, hiçbirisi başlarını öne eğmemişlerdi ve hepsi bir şeye bakıyorlardı: ‘Bakalım bugün iddianameden sonra ilk miting ne olacak? Sultanbeyli nasıl olacak?’ Verdiğiniz destek için bu tarihi duruşunuz için tüm arkadaşlarımız ve aileleri adına sizlere teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız. Siz böyle durdukça zulmedenler abad olamaz. Zulm ile abadolamayacaklar. Biz kazanacağız. Haklılar kazanacak, masumlar kazanacak. Adalet kazanacak. Bugün buradan Silivri’ye Yiğidim Aslanım yok ama Silivri’deki ve tüm cezaevlerindeki yiğitler Sultanbeyli’nin bu sesini duyuyor. Hücrelere bu sesle umut doluyor. ‘Hak, hukuk, adalet.’ Bütün Türkiye, vicdanlı Sultanbeyli’nin bağrından kopan bu sesi duysun.” 

CESARETİNİZ VARSA YARGILAMALARI CANLI YAYINLAYIN

Öyle bir adalet krizinin içindeyiz ki 19 Mart sivil darbesinden 237 gün sonra, neredeyse sekiz ay sonra nihayet o iddianame yazıldı. Aylardır bekledik. ‘Artık sabrımız kalmadı’ dedik. ‘Yazın şu iddianameyi de hem iftiralarla hesaplaşalım, hem kendimizi savunalım, hem de bu iddianamedeki haksızlıkları, yalanları yargılayalım’ dedik. Şimdi en sonda söyleyeceğim lafı başta söylüyorum. Ekrem Başkan, bütün arkadaşlar, parti olarak biz bütün aileler bekliyoruz ki cesaretiniz varsa yargılamaları canlı yayınlayın. Millet haklıyı da görsün, iftiracıyı da görsün. Bakın ben bunu söylediğimde, Ekrem Başkan söylediğinde Devlet Bahçeli de destek vermişti. Bütün muhalefet partileri destekliyor, Devlet Bey destekliyor. Adalet ve Kalkınma Partisi’nden, bir tek onlardan ses çıkmıyor. Çünkü onlar yaptıkları kumpası biliyorlar. Çünkü onlar bu davanın hukuki değil; siyasi olduğunu, Ekrem Başkan’ın önünü kesmek için olduğunu, Cumhuriyet Halk Partisi’ni iktidardan uzaklaştırmak için olduğunu biliyorlar. Değilse Sayın Erdoğan hodri meydan, canlı yayın istiyoruz. Milletin önünde hesap vermek istiyoruz. İddianamenin ilk sayfalarında istifaya davet ettiğiniz kişinin… Daha güya soruşturma gizli, iddianame yok. Kimse bir şey öğrenemez. Avukatlar öğrenemiyor dosyayı ama çıktı birisi dedi ki ‘Bir ahtapot var. Kafasında Ekrem İmamoğlu var. Kolları bütün Türkiye’ye uzanıyor.’ O gün, o bunu dediğinde karşısına gerçek ahtapotu çıkarıp gösterdik. Kollarını gösterdik. AKP’nin gerçek ahtapotunu gösterdik. O gün bugün ‘ahtapot’ demedi ama iddianamede daha ilk sayfada ‘ahtapot’ yazıyor. Dört kez ahtapot ismi geçiyor. Buradan soruyorum: Ya bu iddianameyi yazan her zaman söylendiği gibi haftada bir gidip yürütmenin başına bilgi veriyor, emirlerini alıyor. Ya da bu ülkeyi yöneten kişi yargılamayı yapanlara doğrudan talimat veriyor. Hangisi olursa olsun o ahtapotun kolları değil ama bu milletin adalet arayan iki eli yakanızdadır, bunu bilesiniz.

ANLAT ÖNCE O YÜZÜĞÜN ÜSTÜNE NELER KOYDUN?

İddianamenin başında Ekrem Başkan’ı suçluyorlar, ‘Zenginleşmek için yaptı’ diye. Ekrem Başkan’ın siyasete gelene kadarki zenginliği belli, edindiği mal ve mülk belli. Siyasetten sonraki kısmı belli. Bakın buradan açıkça söylüyorum. Ne demişti Sayın Erdoğan? ‘İddianame bir aya kadar çıkar.’ O zaman öyle diyordu. ‘Bir aya kalmaz. Bundan sonra birbirinin gözünün içine bakamayacaklar, insan içine çıkamayacaklar. Milletin yüzüne bakamayacaklar.’ İşte tam burada Sultanbeyli’den söylüyorum. Bugün Silivri’deydim, Ekrem Başkan’ın ve arkadaşların gözüne baktım. Bu akşam Sultanbeyli’de milletin arasındayım, Sultanbeyli’nin yüzüne bakıyorum. Diyorum ki ‘Arkadaşlarımız masumdur. İddianame bir iftiranamedir. Bırakın boş olmayı, bomboştur.’ Buradan, son seçimde en çok oyu AK Parti’ye veren Sultanbeyli’den, geçmişte rekor oylar veren Sultanbeyli’den Sultanbeyli’nin vicdanına, insafına sığınarak ve şahitliğine başvurarak soruyorum: Var mısın Sayın Erdoğan, çıkaralım Siyasi Ahlak Kanunu’nu bir günde? Tüm siyasetçiler, sen de ben de Ekrem Başkan da siyaset öncesinden bugüne kadar kim zenginleşmiş, kimin varlığı artmış, kim haram yemiş? Millet görsün. Hodri meydan. Sayın Erdoğan bak burada ne var? Burada Özgür Özel’in alyansı var. Hani diyordun ya. ‘Siyasete girerken bu vardı. Siyaseti ben bırakırken, zenginleşmişsem bilin ki çalmışımdır’ diyordu. Benim, Ekrem Başkan’ın, bizim yüzükten geldiği noktada izah edemeyeceğimiz tek kuruşumuz yok. Ama sen o yüzüğün üstüne neler koydun be adam, neler koydun? Bunu anlat önce.

BU İDDİANAMENİN SİYASİ OLDUĞUNU BU KADAR GÜZEL ANLATAMAZDIM

Bu darbenin ve davanın savcısına vaktiyle eleştirilerde bulundum. Sert eleştirilerde bulundum. Kızdırdı, kötü söz de söyledik. Ama ben kimseye beddua etmedim. Bu savcının yazdığı, başsavcının savunduğu bu iddianameyi görünce kendisine şöyle söylüyorum: Allah senden razı olsun. Ben buraya çıkıp da bu iddianamenin siyasi bir iddianame olduğunu asla ve asla bu kadar güzel anlatamazdım. Diyorsun ya ‘Bunların amacı Ekrem İmamoğlu’nu Cumhuriyet Halk Partisi’nin adayı yapmak.’ Diyorsun ya ‘Bu sebepten dolayı bunların partisi kapanmalıdır.’ ‘Cumhuriyet Halk Partisi kapansın diye Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı harekete geçmelidir’ diyorsun ya. İşte sen kendi ağzınla bu davanın hukuki olmadığını, Ekrem Başkan’a ve diğer arkadaşlara söylenenlerin gerçeği yansıtmadığını, amacın siyasi olduğunu, talimatın Recep Tayyip Erdoğan’dan geldiğini itiraf ediyorsun. Burada söyleyeceğim şu var: Bu parti, Tayyip Bey’in kurduğu parti gibi bir apartmanın dublex çatı katında, bir rezidansta kurulmuş, bir avukat bürosunda kurulmuş bir parti değildir. Bu parti, milli mücadelenin partisidir. Bu parti, savaş meydanlarında kurulmuştur. Bu partinin kurucusu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür.  Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin birleşmesiyle oluşmuş Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan, bu Cumhuriyet Halk Fırkası’nın mücadelesinden çok yılanlar oldu. Bizi sokmaya çalışan çok yılanlar da oldu. Bu mücadelede yılan oldu, yılmayan oldu. Gün geldi, Kenan Evren bu partiyi kapatmaya kalktı. Milletimizle birlikte yine açtık. 102 yıllık dev çınar ayakta duracaktır, düşmanların hepsi sefil olacaktır, beter olacaktır.

ERDOĞAN ARTIK SİYASETTE HAVLU ATMIŞTIR

Erdoğan’ın partisine kapatma davası açıldığında heyetler kurup, dünyayı gezip, anlatıp, ‘Türk demokrasi tarihine vurulmuş bir darbedir’ diyordu. Dünün mazlumu, dünün mağduru şimdi bugün gelmiş karşımıza bugünün zalimi olmuş. Buradan, Sultanbeyli’den, bir zamanların AK Parti’nin kalesinden bütün AK Partililerin vicdanına sesleniyorum: Parti kapatmak darbecilerin işi değil midir? Parti kapatmak senden korkanların işi değil midir? Demokratik siyaset yarışarak yapılacakken, yenemediğinin sırtını hakimlerle, savcılarla yere getirmeye çalışmak korkaklık değil midir? Bütün AK Partililere sesleniyorum: Artık Recep Tayyip Erdoğan siyasette havlu atmıştır. Kendi kadın kollarına, gençlik kollarına güvenini yitirmiştir. Yargı kollarıyla seçim kazanmaya çalışmaktadır. Bu milletin artık takdiri değil. Bu millete zorla kendini dayatmaktadır. Bunun için buradan Türkiye’deki bütün demokratlara sesleniyorum: Vakit parti kapatmalara karşı birlikte direnmek; vakit demokratik siyaseti birlikte savunmak; vakit siyasetin mertçe, dürüstçe ve serbestçe yapılmasını savunmaktır. Dün demokrasi ile gelenlerin bugün demokrasiden vazgeçmesi seçmeni de peşinden götürecekleri anlamına gelmez. Sultanbeyli’deki AK Parti’ye gönül vermiş, bu yaşananlardan utanan bütün demokratlara sesleniyorum: Yarınları sizin demokrasiye inancınızla hep birlikte kurabiliriz. Darbecilerin arkasında durmayın. Darbecilerin karşısında, demokrasinin arkasında duralım. Biz hep birlikte Türkiye’yiz. Biz Türkiye İttifakı’yız. Türkiye İttifakı renklerini ay-yıldızlı al bayraktan alır. Türkiye İttifakı kimseyi dışlamaz. Bugün ‘İyi olsun’ diye AK Parti‘ye oy vermiş, emekli maaşı 16 bin lira olan, ezilen emeklilere sesleniyorum: AK Parti tek çare, sadece oy verilecek tek parti değildir. Emekçilere sesleniyorum: AK Parti‘ye mecbur değilsiniz. Esnafa sesleniyorum: Bunlara katlanmak zorunda değilsiniz. Birlikte olacağız, güçlü olacağız, sabırlı olacağız, kararlı olacağız. Hep birlikte kurtulacağız. Kurtuluş yok tek başına. Ya hep beraber, ya hiçbirimiz.

ERDOĞAN YARIN KAMERALARIN KARŞISINA GEÇİP ÖZÜR DİLEMELİ

Sultanbeyli’den Sayın Erdoğan’a, AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’a, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir çağrım var. Yarın sabah kameraların karşısına geçmelisiniz. 237 gündür ‘hırsız’ deyip, ‘yolsuz’ deyip ‘Belediyeleri soydular’ deyip, ‘casus’ deyip hakkını yediklerinize, kul hakkına girdiklerinize, onların bu değerli ailelerine karşı bir özür borcunuz var. Buradan Erdoğan’a Türkiye siyaseti açısından bir dönüm noktası olabilecek bir çağrı yapıyorum. Eğer bu ailelerden özür dilerse, arkadaşlarımızdan özür dilerse, ‘Bana da öyle söylediler, ama kanıt olmadığını gördüm. Bunların bir düzen olduğunu gördüm. Bundan benim sorumluluğum yok, beni de kandırdılar. Tanrım, milletim ve Rabbim beni affetsin’ diyorsan, bir kez daha bu milletten özür dilersen, ben bundan sonra siyasi mücadeleyi seninle sandıkta yapmaya varım. ‘Önümüzdeki baharda’ diyorsan baharda, ‘Yok iki ay sonra karda kışta’ diyorsan, karda kışta. Sandığın gelmesine, aday olursan seninle yarışmaya, olamazsan seni emekli etmeye, aileyle, eşle çocukla uğraşmayacaksan zaten niyetimiz yok; senle, aileyle, eşle, çocukla uğraşmayacağız. AK Parti’nin kara düzeninde suç işleyenler elbette hesap verecekler. Yol yakınken yarın Ekrem Başkan’dan, arkadaşlarımızdan ve ailelerinden özür dilemek suretiyle bu AK Toroslar çetesinin arkasından çekilin, yeni bir Türkiye’ye uyanalım. Bu çetenin arkasından çekilmez, bu çeteyle bir bizi iktidara getirmemek için iftiraya devam ederseniz; bilin ki yılmayacağız, bilin ki teslim olmayacağız, bilin ki susmayacağız. Biliyorum ki biz bir kelime eksik söylersek, bu milleti susturacaksınız. Biz bir adım geri gidersek, bu millete 100 yıl geriye gidiş yaşatacaksınız. Biliyorum ki biz bir santim eğilirsek, siz bu millete diz çöktüreceksiniz. Ama biz diz çökmeye değil, geri adım atmaya değil, susmaya değil, teslim olmaya değil, mücadele etmeye kararlıyız.

UMUT SİZDEDİR, UMUT MÜCADELEDEDİR

Andolsun ki buradan Sultanbeyli’den Türkiye’de televizyonlara başında bizleri dinleyen herkese sesleniyorum. Korkmayın, yılmayın, sakın umutsuzluğa kapılmayın. Yapmanız gereken bu gece buradakiler gibi kumandayı bırakmak, pijamayı çıkarmak, nerede olman gerekiyorsa oraya, o meydana koşmaktır. Yapman gereken mücadele etmektir. İtiraz etmektir. Ne açlığa ne yoksulluğa ne sefalete ne de zulme katlanmak zorunda değiliz. Biz mücadele edeceğiz ve bu kara düzeni değiştireceğiz. Erdoğan, yarın özür dilerse, bu ailelerden özür dilerse, bu zulümden dönerse, bir sandık getirirse kolay yol oradadır, demokratik yol oradadır. Yoksa o sandığı bulana kadar, ucundan tutana kadar, bu iktidarı değiştirene kadar; sokak sokak, meydan meydanmücadeleye var mısınız? Var mısınız? Var mısınız? Biz korkmuyoruz, biz geri adım atmıyoruz. Biz kazanacağız, mücadele kazanacak. Türkiye kazanacak. Her birinize inanıyorum, her birinize güveniyorum. Ve sizin gözlerinizde cesareti, kararlılığı ve gelecekte kazanacak olanları görüyorum. Enerjiniz hiç bitmesin, mücadele azminiz bitmesin, meydanları bırakmayın, direnmeyi bırakmayın. Biz kazanacağız, biz kazanacağız, biz kazanacağız. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz. Hoşça kalın, hepinizi çok seviyoruz. Evlerinize güle güle gidin. Sevdiklerinize selam söyleyin. Çağrılınca gelin, meydanları bırakmayın. Mücadeleyi bırakmayın. Umut sizdedir, umut Sultanbeyli’dedir, umut mücadelededir. Umut İstanbul’da, umut Anadolu’dadır. Biz kazanacağız, biz kazanacağız, biz kazanacağız. Türkiye kazanacak.